Batı, ‘Lâilâhe İllallah’ diyordu, artık ‘Muhammedü’r Rasûlullah’ da dedi. Bediüzzaman Hazretleri bir eserinde, “Âhirzamanda Hz. İsa’nın (as) dini hakikîsi hükmedecek, İslâmiyetle omuz omuza gelecek”1 der.
1984 yılında Avrupa’nın 114 kilisesi toplanıyor ve Hz. Muhammed’in (asm) peygamberlik kriterlerine uyup uymadığı tartışılıyor. Bunun için öne sürdükleri altı kriterin aynen Hz. Muhammed’de de (asm) bulunduğu görülüyor. Sonunda 114 kilise, müştereken Hz. Muhammed’in (asm) peygamber olduğunu açıklıyor.
Olayı anlatan Hollandalı Protestan papaz Dr. Slomp, bu kararı Hollandaca, İngilizce ve Fransızca birer kitap halinde yayınlıyor. Meşhur teolog Hans Küng’ün de, ünlü İslâm Kitabı’ndaki “Biz Müslümanların, Yunan felsefesinin etkisi altında şekillenen teslis akidesine gelmesini mi bekleyeceğiz? Neden Muhammed (asm), bu fâsit felsefeyi tashih eden ve İncil ve Tevrat’ta anlatılan, beklenen peygamber olmasın”2 kanaati de ilginç değil mi? 13 Aralık 1992’de papalık tarafından yayınlanıp, bütün kiliselere dağıtılan, sadece Fransa’da 200 bin adet satılan 627 sayfalık diğer bir kitapta Hıristiyanlığın İslâmiyet doğrultusunda yorumlanışı da bir o kadar ilginç. Fatiha Sûresi’nin de yer aldığı bu kitapta şöyle deniliyor: “İnsanlar, diğer insanların yaptıkları kànunlara değil, İlâhî kanunlara itaat etmelidirler.”
Tevhid inancının tüttüğü eserde teslis ise şöyle ele alınıyor:
“Teslis akidesini tek Allah inancına göre izah etmek imkânı kalmamıştır. Hazreti İsa, sadece Allah’ın kendisine tebliğ ettiklerini nakleden bir peygamberdir.”
Dünya Hıristiyan Ansiklopedisi’nden
çarpıcı rakamlar
David A. Barrett tarafından 2001 yılında yayınlanan “World Christian Encyclopedia” (Dünya Hıristiyan Ansiklopedisi) adlı bir ansiklopedi çalışmasıyla karşılaştık. Adından da anlaşılabileceği gibi bu eserin esas hazırlanış amacı, Hıristiyanlık dininin dünyanın en yaygın ve hızlı yayılan dini olduğu konusunda tezleri desteklemek. Ancak burada İslâmiyet’in yaygınlığı ve yayılma hızı konusunda da rakamlara yer verilmiş. Şimdi buradan çarpıcı bazı rakamlar aktarmak istiyorum. Zira madem bu kaynak, konuya karşı taraftan bakıyor ve Hıristiyan tarafgirliğiyle konuyu ele alıyor, o halde İslâmiyet’le ilgili verdiği rakamlar gerçeği “en minimum asgarî hâliyle” gösteriyor olabilir. Evet sözkonusu kaynakta, 1990, 2000 yılları arasındaki 10 yıllık dilimde dünya genelinde toplam 204 ülkede dünyamıza toplam 22.588.676 yeni Müslüman’ın katıldığı belirtiliyor. Bunların 21.723.118 tanesi tabiî yollardan, yani aileden Müslüman olanlar... Yine bu 10 yıllık süreçte 865.558 kişi ise ihtidâ ederek İslâmiyetle şerefleniyor. Bu katılımlarla birlikte dünya genelinde 2000 yılı itibariyle toplam 1.188.242.789 Müslüman yaşadığı görülüyor. Bu ise 2000 yılında belirlenen 6.055.049.000’lik toplam dünya nüfusunun yüzde 19.6’sını oluşturuyor. Neredeyse yüzde 20... Yani Bediüzzaman’ın tabiriyle yaklaşık olarak humsu beşer (insanlığın beşte biri) İslâmiyet’le şereflenmiş oluyor...
Aynı kaynakta 2025 ve 2050 ile ilgili bazı projeksiyonlar da yer alıyor. Buna göre 2025 yılında Müslümanların toplam sayısının 1.784.875.653’e (yani dünya nüfusunun yüzde 22.8’ine) yükseleceği tahmin ediliyor. 2050 yılında ise bu rakam 2 milyarın üstüne çıkarak 2.229.281.610’a (yani dünya nüfusunun yüzde 25’ine) yükseliyor. Yani o zaman Müslümanlar artık humsu beşer değil rub’ubeşer, yani dünya nüfusunun dörtte biri, yahut çeyreği olacak... Tabiî bu olağan şartlarda gerçekleşmesi beklenen rakamlar... Âhirzamanda yaşadığımızı da göz önüne alırsak geleceğin bizlere neler getireceği, ne müjdeler sakladığı malûmumuz değil... Kimbilir belki de Kur’ânî ifadeyle söyleyecek olursak, insanlık İslâmiyet’e “fevc fevc” akın edecektir.3
Dipnotlar:
1- Nursî, Said, Kastamonu Lâhikası, s. 111
2- Karaman, Hayreddin, Yeni Şafak, 31.8.2008
3- Umut Yavuz/Yeni Asya/21.02.2009
23.04.2009
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|