Sinop’un Boyabat ilçesine bir kaç kez gittiğimde yeni yerleşim yerlerine inat tarihî çarşının bozulmadan ayakta kalışını hep hayret ve takdirle izlemişimdir. Nostaljik çarşı bizi hep tarihe götürür. “Kökü mazide olan âti” olmayı düşünürken böylesi tarihî yerler daha bir anlam kazanır nazarımda.
Geçtiğimiz Cumartesi günü dostumuz Recep Kök Beyin oğlu Ahmed Fuad’ın düğünü vesilesiyle gittiğimiz Karabük’te yeğeni Şener Beyin mihmandarlığında güzel bir gün geçirdik. Bir fırsatını bulup hemşehrimiz öğretmen İbrahim Bey, Kastamonulu arkadaşımız İbrahim Vapur ve Karabüklü dostumuz Yusuf Beyle Karabük’e 10 km yakınlıkta tarihî Safranbolu ilçesine yaptığımız gezide tarihî ilçeyi görme imkânımız da oldu.
Mazisi ta Romalılara, Hititlere kadar uzanan Safranbolu 12. yüzyılın sonlarına doğru Selçukluların eline geçmiş, 15. Yüzyılın ilk çereğinde de Osmanlıların idaresi altına girmiş.
17. yüzyılda İstanbul-Sinop kervan yolu üzerinde önemli konaklama yeri olan Safranbolu bugün tarihî özelliklerini koruması sebebiyle Dünya Miras Listesine alınan, 1975’te Anıtsal Yüksel Kurulu tarafından kentsel sit alanı ilân edilen, 18 ve 19. yüzyıl hayatını geçmişiyle, kültürüyle, ekonomisiyle yansıtan, 2000 kadar geleneksel binaları ve mükemmel mimarileriyle dikkat çeken şirin bir yer. Şehri eskiden konuşlama yeri olan, yağmur duâları ve Hıdırellez kutlamalarının yapıldığı açık namazgâh şeklinde de kullanılan Hıdırlık tepesinden kuşbakışı seyrettiğinizde, şehir idaresinin yapıldığı kaleyi, alışveriş merkezi olan bir çarşıyı ve düşük rakımlı iki vadiye yerleştirilmiş dar sokaklı mahalle evlerini, meşhur konaklama yeri Cinci hanı, hamamı, tarihî camilerini ve tepedeki şimdi müze olarak kullanılan Hükümet konağını hemen fark ediyorsunuz. Biri diğerinin manzarasını kapatmayacak tarzda inşâ edilen evler komşu hakkına saygının en belirgin örneklerinden birisi.
Yerli ve yabancı turistlerin alâkasını çeken Safranbolu evleri, Japon mühendis ve mimarların da ilgi odağı olmuş. Yüzyılın en şiddetli depreminde ayakta kalabilen evlerin niçin yıkılmadığını öğrenmek için ilmî araştırmalar yapan Japon ilim adamları temelleri sağlam, duvarları tahta ve araları kerpiçle doldurulan depreme dayanıklı binalarda uygulanan sistemden istifa etme yoluna gitmişler.
Safranbolu’ya gidip de şehre ismini veren Safran çayını içmeden dönmek eksiklik olurdu. Hızır Tepesindeki konakta ağırlığının yüz bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabilen, dünyada yetiştirilen ender bitkilerden biri olan; gıda, ilaç ve kozmetik sanayiinde de kullanılan Safran çayını yudumlarken Safranbolu’ya asıl değer kazandıran mânevî zenginlikliklerini de hatırlamadan edemedik.
Bunun üzerinde de bir sonraki makalemizde duralım inşaallah.
23.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|