Sevinçliyiz hepimiz. Çocuklar gibi mutluyuz. Çılgınlar gibi sevinsek yeridir. 40 gün 40 gece havaî fişekler atmamız lâzım. Biz sevinmeyelim de kim sevinsin? Yaşasın Barack Obama geliyor. Hem de Yunanistan’ı ziyaret etmeden önce, Avrupa’da hiçbir ülkeyi ziyaret etmeden de önce… Ne mutlu bize…
Bir takım kişilerin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’dan Obama’nın Türkiye’yi ziyaret edeceği “müjdesini” aldıkları günden beri bir zil takıp oynamadıkları kaldı. Gazete manşetlerine bakılırsa yeni ABD başkanının ne söyleyeceği önemli değil, görevi devralmasının ardından, hem de daha 100 gün dolmadan Türkiye’ye geliyor olması yeterli! Bu ziyaret öylesine abartıldı ki, reklâmcılar Obama gelmeden reklâmını yayınlamaya başladılar. Meclis’in avizelerine dahi bakım yapıldı, 500 kiloyu bulan avizenin tuttuğu yerler güçlendirildi.
Obama’nın yiyeceği, içeceği, giyeceği malzemelerle birlikte CİA ajanları önceki gün Türkiye’ye geldiler. Bu malzemeler 9 tırla ancak taşınabildi.
Bugüne kadar Türkiye’yi sadece dört ABD başkanı ziyaret etmiş. 20 Ocak’ta Beyaz Saray’a yerleşen Barack Obama, göreve başladıktan sonra Türkiye’ye en kısa sürede gelen başkan olacak. Millet olarak zaman zaman sevincimizde, üzüntümüzde, tepkimizde abartılı oluyor. Elbette Obama’nın Türkiye’ye ziyareti diplomatik açıdan son derece önemli. Özellikle seçimi kazanmasının ardından yaptığı konuşma 8 yıllık Bush yönetiminin Müslümanları rencide eden icraatlarından sonra önem kazanıyor. “Müslüman dünyasına sesleniyorum, karşılıklı çıkarlarımız var. Yumruğunuzu açın elinizi sıkacağız. Biz yeni bir çağ başlatmaya kararlıyız… Dünya değişiyor biz de değişeceğiz” sözleri bütün dünyada da olduğu gibi Müslüman ülkeler için önemli vaatlerdi.
Obama’nın Müslüman dünyasına Türkiye’den mesaj verip vermeyeceği belli olmamakla birlikte İslâm’la demokrasiyi bağdaştıran bir ülke olan Türkiye’den vereceği mesaj bu anlamda elbette önemli. Çünkü, kendinden önceki başkan, Afganistan ve Irak başta olmak üzere bir çok Müslüman ülkede kan ve gözyaşına sebep olmuşken, görev süresi dolmasa belki İran’a da saldırmayı düşünmüşken, Obama’nın bu vaatlerin arkasında durmasını sağlamak için diplomatik çalışmalar yapılması gerekir. Obama’nın Türkiye’de İslâm âlemine mesaj vermeyeceğini söylemesine rağmen bu fırsatı kaçırmayacağını da göz ardı etmemek gerekir.
Ancak bu kadar abartılı sevinmeye gerek var mı? Ne amaçla geliyor? Türkiye’ye ne mesajlar verecek? Türkiye’den ne talepleri olacak? Afganistan asker talebi ya da Irak’tan askerlerini Türkiye üzerinden çıkarması gündeme gelecek mi? ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wood’un “Türkiye ile yapacak çok işimiz var” derken neyi kastetti? Programı net olmakla birlikte 5-7 Nisan’da yapılacak “medeniyetler ittifakı toplantısı” için Türkiye’ye gelecek Obama, Türkiye’ye gönül almaya mı, yoksa Bush yönetiminin bozduğu ilişkilere yeni bir başlangıç yapmak için mi geliyor? Bunları konuşmak gerekmez mi?
Bir de Türkiye’ye geldiğinde “Türkiye büyük ülke… Dünyada ya da bölgede Türkiye’siz çözüm olmaz” derse bakın o zaman ne kadar seviniriz. Peki, Obama 1915 olaylarının yıldönümü olan 24 Nisan’da “soykırım” derse ne yapacağız? O zaman bu sevinç kursağımızda kalmayacak mı?
Bunun için gerçekçi düşünüp, boşu boşuna Türkiye’ye gelmediğini görmemiz gerekiyor. ABD’ye söyleneceklerin plânlamasının yapılması gerekir. Bu anlamda, ABD’nin Irak’tan çekilmesi sürecinde Türkiye’den katkı istenirse verilecek cevap, sözde Ermeni soykırımı gündeme getirilirse gösterilecek tepki, ABD’nin İslâm âlemiyle ilişkilerinde Türkiye’nin büyük katkısının olacağının üstüne basılarak söylenmesi ve Türkiye’nin hassasiyetlerinin vurgulanması gibi konuları ile ilgili şimdiden bir altyapının oluşturulmasını faydalı olacaktır. Yoksa, Türkiye’ye geldiğinde, arkada boğaz manzaralı bir görüntü verdirmek—Bush’ta olduğu gibi—bir sonuç ortaya çıkarmayacaktır.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Obama’nın Türkiye ziyareti öncesi İran ve Irak’a gitmesi ve bir nevî ABD-İran ve Irak’ta da arabuluculuk misyonu üstlenmesi, İran yolunda Obama’nın söylediği sözleri tekrarlayarak yeni bir dönemin başladığını, yeni bir çağın açılabileceğini, el sıkışmak için önce yumrukların açılması gerektiğini söylemesini de iyi analiz etmek gerekir.
Cumhurbaşkanı Gül her ne kadar ziyaretin tek gündem maddesinin Türkiye-ABD ilişkileri olacağına söylese de, Türkiye ziyareti öncesi Obama’ya açık mektup olarak gönderilen, aralarında ABD’li öğretim üyeleri, ABD’deki sivil toplum kuruluşu başkanları ve Türk aydınların olduğu 80 kadar aydının “bölgede demokratik reformların savaş, tehdit ve dayatmalarla değil, barışçıl yollarla yapılması çağrısı”nda bulunan mektubunun da göz ardı edilmemesi gerekiyor. Bu aydınların ABD’nin on yıllardır insan haklarını ihlâl eden, işkence yapan ve kendilerini eleştirmeye cesaret edenleri hapseden baskıcı rejimleri desteklediğine işaret ederken, Obama’ya, Arap ve Müslüman dünyasında demokrasiyi destekleme çağrısı yapmaları dikkate alınmalı. Bu da Obama’ya söylenmeli.
Ziyaret önemli, ama bütün bu soruların da cevabının verilmesi gerekir.
27.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|