Hadis-i şeriflerde gerek üst giyim, gerekse başörtüsü açıkça zikredilir. Bu hadisler, tesettür âyetlerinin tefsiri ve yorumudur. Şüphesiz ki, Kur’ân’ı en iyi anlayan, yorumlayan, açıklayan, izâh eden de Resûl-i Ekrem Efendimizdir (asm). Çünkü, Kur’ân, ona vahy olunmuştur.
Örtünmek, Kitap, Sünnet ve icmâ ile sabittir. Peygamber Efendimiz (asm), bizzat hanımlarını örttüğü gibi, bunun uygulamasını da yaptırmıştır. Başta kendi hanımları ümmetin hanımlarına en güzel örnek olmak üzere, sâir sahabî hanımlar da örtünmüşlerdir. Bir hadiste şöyle anlatılır:
“Cenâb-ı Hakk’ın ‘Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle. Evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar’ (Ahzâb: 59) kavl-i şerifleri indiği zaman, Ensâr kadınları başlarında siyah örtüden kargalar taşıyor oldukları halde dışarı çıkarlardı.”1
Bir diğerinde ise şöyle bir hâdise ile beraber örtü yerleştirilmektedir:
“Hz. Aişe (ra) diyor: ‘Esmâ Bintu Ebi Bekr (ra), üzerinde ince bir elbise olduğu halde Resûlullah (asm) huzuruna girmişti. Aleyhissalâtu Vesselâm, ondan yönünü ters istikamete çevirdi ve: ‘Ey Esmâ! Kadın hayız yaşına girdi mi ondan sadece şunun ve şunun dışında hiçbir yerinin görünmesi câiz değildir!’ dedi ve yüzü ile ellerine işaret etti.” 2
Bütün mezhep imamları, Kur’ân ve Sünnet uzmanları, örtü ve başörtüsünde ittifak etmişlerdir. Bütün âlimler de aynı noktaya parmak basmışlar, tesettürsüzlüğe gidecek hiçbir harekete tavizkâr bakmamışlar, müsamaha etmemişlerdir.
Bediüzzaman, “Tesettür ve irsiyet hakkındaki yüz bin tefsirin aynı mânâyı söylediklerine binâen...”3 ifâdelerini kullanarak, her tefsirde yer aldığını belirtir.
Devamında ise şu çarpıcı ifâdeleri mahkemede söylerken, aynı zamanda da Müslümanların tesettüre ve başörtüsüne bakış tarzlarını yansıtır:
“‘Tesettür ve terbiye-i İslâmiye taraftarıdır’ diye suç göstermiş. Bu ise hem Eskişehir, hem Denizli, hem Afyon’da, hem Afyon’un Mahkemesinin kararnamesinde de neşredildiği gibi, on beş sene evvel Eskişehir’de tesettür taraftarlığım için mahkeme bana ilişmiş. Ben de hem mahkemeye, hem Mahkeme-i Temyize bu cevabı vermişim:
“‘Bin üç yüz elli senede ve her asırda üç yüz elli milyon Müslümanların kudsî bir düstur-u hayat-ı içtimâîsi ve üç yüz elli bin tefsirin mânâlarının ittifaklarına iktidaen ve bin üç yüz elli senede geçmiş ecdâtlarımızın itikadlarına ittibâen tesettür hakkındaki bir âyet-i kerimeyi tefsir eden bir adamı itham eden, elbette zemin yüzünde adalet varsa, bu ithamı şiddetle reddeder ve o ithama göre hüküm verilse nakz ve reddedecek.
“Bu âyet-i kerimenin tesettür emri kadınlara büyük bir merhamet olduğunu ve kadınları sefaletten kurtardığını, Risâle-i Nur kat’î ispat ettiği gibi, Sebilürreşad’ın 115. sayısındaki ‘Ehl-i iman âhiret hemşirelerime’ ünvanı olan bir makalem ispat eder.”4
Dipnotlar: 1- Ebu Dâvud, Libas 32.;
2- Ebu Dâvud, Libâs 34.; 3- Emirdağ Lâhikası, Yeni Asya Neşriyatı, s. 286.;
4- A.g.e., s. 361.
02.03.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|