Kamuoyunda devamlı surette tartışılan konulardan biri de ‘yakın tarih’te yaşanan hadiselerdir. Bu tartışma tarih anlayışlarının farklılığını da ortaya koymuş durumda. Bazıları ‘resmî tarih’i esas alırken, millet ekseriyeti de haklı olarak ‘şahit’lerin sözlerine itibar etmektedir.
Aslında, “Türkiye’de resmî tarih vardır, yoktur” gibi bir tartışma gerilerde kaldı. Çünkü gerçeklerin gizlendiği ‘resmî bir tarih anlayışı’nın olduğu ve bunun en başta okullarda okutulan ‘ders kitapları’na yansıdığı anlaşılmış durumda. ‘Tek parti’ öncesi ve sonrasının şahitleri hayatta olduğu için, yaşananların inkârı mümkün değil. Çoğumuzun babası ya da dedesi, eşi, dostu, komşusu; ‘tek parti’ devrinin şahitleri hükmündedir. Onların yaşadıkları ve anlattıklarıyla, okullarda okutulan ‘ders kitapları’ndaki yaklaşım ve anlatım farklılıkları da ortada. Bu sebeple, millet ekseriyetinin ‘resmî tarih’çileri değil de ‘canlı şahit’leri dinlemekte çok haklılar.
Yakın tarihte yaşanan gerçekler konusunda o kadar ‘cahil’ bırakılmışız ki, bu rüzgârdan ‘aydın’larımız da etkilenmiş durumda. Belki küçük bir ayrıntı, ama meselâ şu anda semalarımızda dalgalanan ‘Türk bayrağı’nın Osmanlı Devletinden bize miras kaldığının bile farkında değiliz! Bu bilgiler hepimizden gizlenmiş durumda.
Gizlenen gerçekleri saymakla bitiremeyiz. Bir ‘belge’den daha bahsedelim. Meselâ bir dönem ‘kıtlık’ bahane edilmiş ve yediğimiz ‘ekmek’ bile insanlara ‘karne’ ile dağıtılmış. Yakın zamanda CNNTürk’de yayına başlayan “Türkiye’nin Hatıra Defteri” adlı belgeselde bu anlatılıyor. Belgeselin tanıtımı için hazırlanan ‘dâvetiye’de şu bilgiler var: “Hatırlar mısınız, bir zamanlar Türkiye’de ekmek karneyle dağıtılırdı. Her karne, bir ekmek demekti. Büyüklere 250, küçüklere 125 gram ekmek verilirdi. Karneyi kaybederseniz vay halinize! Ne yeni bir karne çıkartabilirdiniz, ne de bir daha karnınızı doyurabilirdiniz.”
Aynı dâvetiyenin arkası da ‘karne’ şeklinde düzenlenmiş. Üç ayın günleri sıralanmış ve her gün, ancak tayin edilen miktarda ‘ekmek’ alma imkânı var. ‘Karne’de şu bilgiler de yer alıyor: “İstanbul Belediyesi, Mart-Nisan-Mayıs 1944, Ekmek Karnesi”
Tabiî ki ‘tek parti’ devrinde yaşananların şahidi bir değil, belki milyonlardır. Bu anlamda TRT2’de yayınlanan ve Osman Gökmen’in hazırladığı “Ömür Dedikleri” adlı program da bize bazı ‘delil’ler sunuyor. Programın dün yayınlanan (24 Şubat 2008) bölümünde 91 yaşındaki Çamlıhemşin’li bir ‘şahit’ hatıralarını anlattı. Programda, 65 yaş üstü kişilerin hayatlarındaki değişimi, ölüme bakışlarını ve yaşlılığa dair değerlendirmelerine yer veriliyor. Haliyle programda ‘hatıra’lar da yer alıyor.
1950 öncesi ve sonrasına şahitlik yapan 91 yaşındaki amcamız, rahmetli Adnan Menderes’i hayırla yad ediyor ve ona karşı duyduğu ‘sevgi’nin menfaate dayalı bir sevgi olmadığını, aksine memlekete yaptığı hizmetlerden dolayı hayırla yad ettiğini hatırlatıyor. Onun ülkeye huzur getirdiğini söylüyor.
Hele, 18 yıl süren yasaktan sonra ‘Ezan-ı Muhammedî’nin yeniden aslî şekliyle okutulması var ki, ayrıca ele alınmalı. O esnada cezaevinde olan ‘şahit’imiz, bu ‘çağrı’yı duyunca sevinç şoku yaşamış... Mahkûmlar ezan sesini duyabilmek için daracık pencerelerde yer kapmaya çalışmışlar. ‘Şahit’lerin anlattıkları şunu gösteriyor: Milletimiz, ‘iyi’leri de ‘kötü’leri de teşhis ediyor ve unutmuyor...
Bu vesile ile, “Ömür Dedikleri” programıyla ‘canlı şahit’leri ekrana taşıyan yönetmen Osman Gökmen’i tebrik ediyor ve benzer çalışmalar beklediğimizi ifade ediyoruz.
25.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|