H.İbrahim CAN |
|
Avrupa Konseyi dönem başkanlığı |
![]() |
Bugün ülkemiz Avrupa Konseyi dönem başkanlığını devralıyor. Daha doğrusu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi başkanlığını üstleniyor. Altı ay süre ile üye ülkelerin dışişleri bakanlarından oluşan komitenin başkanlığını yürütecek olan Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun yardımcılığını daimî temsilcimiz Büyükelçi Daryal Batıbay yapacak. 12 Eylül darbesi sonrasında üyeliğimizi askıya alan Avrupa Konseyi’nin dönem başkanlığının üstlenilmesi elbette ülkemizde demokrasi ve insan hakları konusundaki ilerlemeler açısından önemli bir sembol. Peki Avrupa Konseyi gerçekten önemli bir kurum mu? 1949 yılında kurulan konseyin gerçek önemi, bir çok temel belgeyi çıkararak uluslar arası hukuka dayanak oluşturmasıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi, Yerel Yönetimler Avrupa Şartı, Avrupa Kültür Sözleşmesi bunların başlıcaları arasında yer alıyor. Ancak önemli bir kusuru var Avrupa Konseyi’nin. İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü alanında, uluslar arası sözleşmeler hazırlayarak standart oluşturmasına karşın, bu sözleşmelere uyulmasını izleme ve destekleme açısından pek önemli bir katkıda bulunamadı. Bunda yaptırım gücünün yetersiz olmasının büyük önemi var. Türkiye dönem başkanlığında ne yapacak? Özellikle Seçkin Şahsiyetler Grubunun rolünün güçlendirilmesi, Avrupa Birliği’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf olmasının sağlanması, konsey ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde planlanan reform çalışmalarının hızlandırılmasının Türkiye’nin hedefleri arasında yer aldığı belirtiliyor. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi başkanının da bir Türk milletvekili (Mevlüt Çavuşoğlu) olduğu dikkate alınırsa, konseyde altı ay süre ile Türkiye’nin etkisinin hissettirilmesi için bütün şartlar hazır durumda. Bizce Türkiye’nin özellikle Rusya’daki insan hakları ihlâllerinin gündeme getirilmesini sağlaması, gözlemci İsrail’in Gazze ablukasına yönelik bir kamuoyu baskısı oluşturması, Avrupa’daki Türklerin siyasal katılımını arttırıcı tedbirlere öncülük etmesi yararlı olacaktır. Avrupa’da hızla yayılan yabancı düşmanlığı ve etnik ayrımcılıkla mücadele bağlamında yeni bir “birlikte yaşama” ve “barış kültürü” inşası öncelikli hedef olmalı. Avrupa Birliği’nden daha geniş bir coğrafyayı, kültürel, etnik ve dinî çeşitliliği içinde barındıran konseyin, barış içinde birlikte yaşamaya yapacağı katkılar, bu kurumu daha etkin bir organ haline getirebilir. Dönem başkanlığının ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun farklı kişiliğinin damgasını bu kuruma da vurmasını bekliyoruz. 10.11.2010 E-Posta: [email protected] |