Abdil YILDIRIM |
|
Zamanı namaza göre tanzim etmek |
Ezan sesleriyle açılan gonca, Nergizdir, lâledir, sümbüldür namaz. Hayatın süsüdür ömür boyunca, Mi’raç’tan yollanan bir güldür namaz. A.Y.
Zaman ve namaz. Birisi insanın en büyük sermayesi, ötekisi ise bu sermaye ile yapılacak en kârlı bir ticaret ve kazançtır. Akıllı tüccar sermayesini en iyi şekilde kullanan tüccar olduğu gibi, akıllı Müslüman da zamanını namaza göre tanzim ederek en güzel şekilde değerlendiren insandır. Dünya işleri için dakik programlar yaparak bunları uygularken, namaz gibi en önemli bir işi ihmal etmek, cam parçalarını elmasa tercih etmek kadar ahmakâne bir davranış olacaktır. Paramızı harcarken mümkün olduğu kadar israf etmemeye çalışırız. Alış verişlerimizi ihtiyaçlarımızın önceliklerine göre ayarlarız. Zarurî ihtiyaçlarımıza öncelik tanır, diğer ihtiyaçlarımız için de bütçemize göre harcama yaparız. Vakit nakittir dediğimize göre, vaktimizi sarf ederken de aynı hassasiyeti göstermek zorundayız. Ama her nedense vaktimiz söz konusu olduğunda önemli işlerimizi ve önceliklerimizi pek dikkate almıyoruz. Aylık veya günlük aile bütçesi hazırladığımız gibi, bir zaman bütçesi, yani hangi işe ne zaman ve ne kadar vakit ayıracağımıza dair bir çizelge yapmayı pek düşünmüyoruz. Halbuki, vakit israfı nakit israfından çok daha kötü ve zararlı bir alışkanlıktır. Bu israf, namazı ihmal boyutuna ulaşmışsa, insan iflas etmiş demektir. Peygamber Efendimiz (asm) “Namaz dinin direğidir” buyuruyorlar. Dinimizin direği namaz olduğuna göre, namazı günlük hayatımızın merkezine yerleştirmek durumundayız. Günlük işlerimizin planını yaparken, önce namazı nazara alarak zamanımızı tanzim etmeliyiz. Yoksa dünya işlerinin yoğunluğu arasında namaz vaktinin geçip gittiğini görürüz. Ondan sonra da “Neyse, akşam kazasını kılarız” diyerek teselli bulmaya çalışırız. Halbuki, “Ya biz o namazı kaza edemeden başka bir kazaya kurban gidersek, o zaman ne olacak” diye düşünmek zorundayız. Bugün insanlar dünyaya öyle sıkı sarılmışlar ki, dünya işleri için bir günlük zaman dilimi yetmez olmuş. Ehl-i dünya, hep günlerin kısalığından ve zamanın darlığından şikâyet ediyor. Ailesine ve dostlarına ayıracak zaman bulamıyorlar. Bayramlarda bile sıla-yı rahmi ihmal ediyorlar. Ehl-i iman için de durum pek farklı görünmüyor. Herhangi bir iş yerinde ücretli olarak çalışanlar, patronundan veya şefinden çekindiği için namazı zamanında kılamadıklarını söyleyenlere çok rastlıyoruz. Bir de “Ne yapalım, emir kuluyuz” diyerek özür beyan edenler var ki, özürleri kabahatlerinden büyük. “Emir kuluyuz” diyerek rızıklarının kesileceği endişesi ile namazını ihmal edenler, “Allah’ın kuluyuz” diyerek kula kul olunmayacağının farkına varsalar, böyle bir endişe taşımazlardı. İşçi sendikaları belli dönemlerde işverenle sözleşmeye oturur. Burada işçilerin ücretlerinden özlü haklarına kadar her talep dile getirilir. Çalışma süreleri, istirahat saatleri ve çay molası gibi haklar için çok sıkı pazarlıklar yapılır. Ama hiçbir toplu sözleşmede “namaz saati” gibi bir talep dile getirilmez. Yani çalışanların bir bardak çay içmesi için sıkı pazarlıklar yapılırken, namaz kılınabilmesi için beş on dakikalık bir zaman tanınması talep edilmez. Hoş, talep edilse bile ne kadar dikkate alınır, o ayrı mesele. Burada önemli olan, ihtiyaçların önem ve önceliğinin doğru tesbit edilerek hak talep edilmesi. Bediüzzaman Hazretleri, “Kâinatta en yüksek hakikat, imandır. İmandan sonra namazdır” diyor. İmandan sonra en büyük hakikat namaz olduğuna göre, namazı hayatımızın merkezine almak durumundayız. Böyle yaparsak, günlük işlerimizi ve randevularımızı ona göre ayarlarız. Çünkü namaz vakitlerinde Rabbimizle randevumuz vardır. Hiçbir dünyevî iş randevusu bundan daha önemli değildir. Misafirliğe giderken veya misafir kabul ederken, namaz saatlerini dikkate almamız gerekir. Zira o saatte Cenâb-ı Hakk’ın misafiri olarak Mi’rac gibi bir makama dâvetliyizdir. Başka hiçbir makam Mi’rac’dan üstün olmadığı gibi, hiçbir dostun hatırı da Allah’ın hatırından yüksek değildir. Birisi ile önemli bir görüşme yapacaksak, namaz saatinden önce veya sonra olmasına dikkat etmeliyiz. Birisine telefon açarken bile, namaz vakti olup olmadığına bakmamız gerekir. Kısacası günlük ajandamızı tanzim ederken, namazı hep öncelikli vazife olarak not etmeliyiz. İşte o zaman her işimiz düzenli, her ticaretimiz kârlı olacaktır. 10.11.2010 E-Posta: [email protected] |