Cevher İLHAN |
|
YAŞ’ın ardından… (2) |
Vaziyet şu ki, önceki yıllarda çoğu “irtica” bahanesiyle “disiplin suçu” perdesindeki ihraçlara karşı, “onay makamı” olarak bir işe yaramayan “şerh koyma” siyasî primiyle geçiştiren Başbakan, belli ki bu kez tıkanan YAŞ krizini, referandumda kullanmakta… Oysa, haklarında soruşturma açılan subayların terfi durumlarını düzenleyen Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun 65. maddesine rağmen, “Balyoz listesi”nde bulunanlardan bazıları terfi edilip atamaları yapılmakta. “Balyoz dâvâsı’nda ismi geçenlerin terfi edilmeyip önemli görevlere atanmadığı” medyatik propagandanın tersine, terfi ve atamaların yapıldığı anlaşılmakta. En evvel, 1. Ordu Komutanlığına, 28 Şubat sürecinde 4 Şubat 1997’de “demokrasiye balans ayarı vermek için” Sincan’da tankları yürüten komutan” olarak geçen Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) Orgeneral Erdal Ceylanoğlu atandı. Ve Ceylanoğlu’nun tuğgeneral rütbesiyle Kara Kuvvetleri Komutanlığı Okullar Daire Başkanı olarak orta dereceli askerî okul komutanlıklarına gönderdiği 25 Temmuz 2004 tarihli “gizli emir”de, Gazali’den İbn-i Haldun’a, Erzurumlu İbralim Hakkı’dan Ali Fuat Başgil’e, Necip Fazıl’dan Şerif Mardin’e kadar, aralarında Peygamberimizin hayatını anlatan “Çöle İnen Nur” kitabının da bulunduğu 53 ilmî ve dinî kitabı,“gençleri yanlış yönlendirici ve zararlı nitelikte” bulup, “askerî rapor”la yasaklattığı belgeleriyle okunmakta… (Kâzım Güleçyüz, Ordu ve Demokrasi, Yeni Asya Neşriyat, 96-97)
ATAMALARDA ÖLÇÜ NE? Keza “28 Şubatçı” Ceylanoğlu’ndan boşalan EDOK Komutanlığına Erzincan Ergenekon dâvâsının 1 numaralı sanığı 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk getirildi. Yani, 28 Şubat’ın başaktörü dönemin Genelkurmay II. Başkanı Orgeneral Çevik Bir’in ve Korgeneral Erol Özkasnak’ın tâlimatıyla, Refahyol hükûmetine gözdağı vermek için tanklarının sokaklarda yürütüldüğü zırhlı tümen gibi Türkiye’deki bütün zırhlı birlikler, kara havacılık komutanlığı, komando birliklerinin, askerî okullar gibi bütün unsurların bağlı olduğu “ikinci bir kara kuvvetleri” olarak bilinen EDOK emrine verildi… Yine yandaş-karşıt medyanın manşetlerinin aksine, Org. Iğsız gibi “internet andıcı” iddialarında adı geçen Genelkurmay Adlî Müşâviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu tümgeneralliğe terfi edildi… Ayrıca iddia edildiği gibi, sözkonusu atamalarda terörle mücadelede uğranılan başarısızlıkların pek nazara alınmadığı görülmekte… Alınsaydı; karakollar saldırısı ve birlik baskınlarındaki ihmaller nazara alınsaydı, buradaki komutanların hiçbirinin terfi etmemesi gerekirdi. Bölgedeki mesul subay ve komutanlardan başlanarak en üst komuta kademesine kadar sorumlu tutulması, hesâbının sorulması gerekirdi. Tek tek sebeplerinin belirtilerek, ihmalleri sayılarak atamalarının yapılmadığının açıklanması icâb ederdi… Bunların hiçbiri olmadığına göre, atamalarda başka başka “gerekçeler”in devrede olduğu anlaşılmakta. Ve en bâriz iki örnekte görüldüğü gibi, “Balyoz dâvâsı”, “12 Eylül” veya “28 Şubat” gibi bir etkenin doğrudan etkin olmadığı, başka başka hesapların devrede olduğu kanaati kuvvet kazanmakta… “DÖNÜŞ” SİNYALLERİ… Görünen o ki, YAŞ’ın son iki gününde iplerin kopma noktasına geldiği ve Cumhurbaşkanı Gül’ün devreye girip askerlerin “toplu istifa resti”ne karşı “vekâlet resti”ni önlediği haberlerinin akabinde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanacak Org. Işık’ın “Iğsız’ın mağduriyeti üzerine oturmak istemediği” yorumlarına yol açan ani “emekliliğini talebi” düğümü kördüğüme dönüştürmekte. Gerçek şu ki, önceki yıllarda çoğu “irtica” bahanesiyle “disiplin suçu” perdesindeki ihraçlara karşı, onay makamı olarak bir işe yaramayan “şerh”ler koyup halkın nezdinde “siyasî prim” elde etmeye çalışan Başbakan ve iktidar partisi, belli ki bu kez “Iğsız olayı”yla tıkanan YAŞ krizini referandumda kullanmakta… Ancak, hâlen çözülemeyen bol istifhamlı başdöndürücü YAŞ hayhuyundan sonra Başbakan’ın sözlerinden, medyadaki methiyeli manşetlere mukabil, bir nevî “geri adım” sinyalleri verilmekte… Kısacası, haftalardır süren tartışmalı süreçte kriz daha da derinleşti; bir türlü “normalleşme”ye dönülemedi. En son Erdoğan ile Başbuğ arasındaki bir saatlik “geceyarısı zirvesi”nden çıkan “krizin aşıldığı” haberlerinin akıbeti ne olacak? Sonra bu haliyle “kriz aşılmış” mı olacak?! 08.08.2010 E-Posta: [email protected] |