“Seyahat edin, sıhhat bulun” buyuruyor Peygamberimiz (asm). Gerçekten seyahatlar bedenen olduğu kadar ruhen, kalben, aklen ve hissiyât açısından nice faydalar taşıyor.
24-26 Nisan’da Alanya ve çevresine yaptığımız seyahatte de bunları hissettik. Mesleğimiz açısından çok büyük önemi olan müfritâne irtibat, kaynaşma, dayanışma, şevk alıp şevk verme bakımından da oldukça önemli seyahatlar.
Mersin Bozyazı’ya, Tekeli’ye gitmek istediğinizde Mersin’den de, Antalya’dan da bir kaç saat süren Toros’ların virajlı yollarını aşmak zorunda kalırsınız. Menderes’ten bu yana yolların hâlâ duble olmaması, otobana dönüştürülmemesi dikkat çekiyor.
Toros’un etekleri, sahil boyu gerçekten tefekkür malzemesi harika güzelliklerle dolu. Alanya’dan Gazipaşa’ya kadar sahiller otellerle, yazlıklarla doldurulmuş. Antalya’yla Mersin arasında kalan Anamur, Bozyazı, Tekeli bu açıdan oldukça şanssız. Ama asliyetini, safiyetini muhafaza noktasından ise alabildiğince şanslı. Geçen ay Mersin’e gittiğimizde Arif Kır ve Ahmet Yıldırım Ağabeylerle tanışmış, Nisan’ın 25’inde Alanya’ya gideceğimizi öğrendiklerinde Tekeli’ye de dâvet etmişlerdi.
Tekeli yaklaşık 4 bin nüfuslu şirin bir belde. Halkın geçim kaynağı seracılık. Sahil boyunca dağların tepelerine varıncaya kadar muz ve sebze seralarıyla dolu Akdeniz sahilleri Türkiye’nin besin anbarlarından biri. Bundan daha güzel tarafı ise güzel insanlarla dolu olması. İki dönem Tekeli’de belediye başkanlığı da yapan Arif Kır Ağabeyimiz ezberlemişcesine Risâle-i Nurlara vakıf, günde yüz sayfa okuyan, öğrencilik yıllarında zaman zaman merhum Zübeyir Gündüzalp Ağabeyle birlikte kalan muhterem bir insan. Büyük ideallere sahip. Dağın eteklerinde şehre nazır arsalarından birini hizmete yönelik tarzda okuma ve dinlenme yeri olarak kullanma gibi güzel bir mânevî yatırım sevdasında. Bizi Alanya’dan alıp Tekeli’ye getiren Anamurlu Ahmed Ağabeyimiz ise şevkli, gayretli, faal bir insan. Dahası Tekeli ve Bozyazı’da Alaaddinler, Hüseyinler, Ahmedler, Ersanlar, Ferhatlar, Mahmudlar, Mustafalar, Yusuflar, Muhammedler gibi şevkli nice hizmet ehli var. Bozyazı’da bir de dersane açmışlar.
Cumartesi günü Tekeli’yi gezme imkânımız oldu. Piknik yerinde arkadaşlarla kaynaştık, sohbetler ettik. Sonra da Mahmut kardeşimizle birlikte Alanya’ya döndük. O gün Alanya Kültür Sarayında konferanstaydık.
Ertesi günü Antalya ve ilçelerinden gelen; bir kutup gibi görünür, görünmez, gayyur ehl-i hizmetle görüştük. Alanya’da vakıf kardeşimiz Kerim rehberlik etti bize. Remzi, Ziya ve Osman Beylerle birlikte de Alanya’yı Toros’un eteklerinden seyrettik. Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad’ın 1221’de şehri aldıktan sonra denizden 250 metreye kadar yükselen yarımada üzerinde yaptırdığı 6.5 kilometre uzunluktaki tarihî kaleyi gezdik. Kale 83 kule, 140 burç, 400’e yakın sarnıca, merkezde bir de camiye sahip.
Kalenin dibinde sahilde yer alan 30 metre uzunluğunda, 200 metrelik bir alanı kaplayan Damlataş isimli mağaranın ise çok sayıda sarkıt ve dikitli harika hâlini hayretle seyrettik. 15 metre yükseklikteki mağaranın ortalama sıcaklığı 22 °C ve % 96 da nem oranına sahip. Mağara bu özelliğiyle astım hastaları için biçilmiş kaftan.
Seyahatlerin bir çok açıdan faydalı olduğunu bu seyahatimiz esnasında da müşahede etmiş olduk.
30.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|