Kerkük meselesinden en zor iki yıla girdik. 2011 yılında ABD askerlerinin çoğunun Irak’tan çekilmesinden önce, bu meselenin çözülmesi gerektiğini herkes biliyor. Irak’ta çoğunluğu elinde bulunduran Başbakan Nuri El Maliki, ülkenin bütünlüğünü savunan politikalarla seçimi kazandı. Şimdi de bunu gerçekleştirmeye çalışıyor. 12. Tümeni Kerkük’e kaydırarak, bu bölgenin denetimini Peşmergelerin elinden almak istiyor. ABD, geride iç savaş halinde bir ülke bırakmamak için Irak’ın bütünlüğünü savunuyor.
Türkiye’nin politikası ise belli: Kerkük merkezî Irak yönetimine bağlı olarak kalmalı ve oradaki Türkmenlerin hakları korunmalı.
Ancak Kuzey Irak Kürt Yönetimi (KIKY) Kerkük’ün Kürt şehri ve kendi yönetiminin bir parçası olduğunu ileri sürüyor. Araplar ise Kerkük’ün Irak’ın bütünlüğü içinde yer almasını istiyorlar. Kürt yönetimi dışında hiç kimse Kerkük’ün Kuzey Irak Yönetimine bağlanmasını istemiyor.
31 Ocak 2009’da yapılan Vilâyet Meclisi seçimlerine Kerkük dahil edilmedi. Bu yıl içinde nüfus sayımı yapıldıktan sonra yıl sonunda genel seçimlere bu şehrin de katılacağı biliniyor. İşte KIKY bu nüfus sayımına hazırlanıyor şimdi. Kerkük’ün 2003 yılında 850.000 civarında olan nüfusu, bugün 1.400.000 civarında. Kuzey bölgelerden beş yüz binden fazla Kürt buraya göç ettirildi ve şehrin demografik yapısı değiştirildi. Bu göçmenlerin hayat şartları da hiç iyi değil. Stadyumlarda, kullanılmayan resmî binalarda, alelacele kurdukları barakalarda yaşıyorlar. Bu hızlı göçün getirdiği yük altında şehir adeta eziliyor.
Türkmenler, Türkiye’nin de desteğiyle seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Türkiye ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda destek sağlıyor. Şubat ayında yapılan BM genel kurul toplantılarında da bu sorun dile getirildi. Ama KIKY’ne asıl baskı ABD’den geliyor. Kerkük’ün asla Kürt Yönetimine bağlanmayacağı, bunda ısrar etmesi halinde, Amerikan ordusu çekildikten sonra yalnız kalacakları kendilerine açıkça bildirilmiş durumda. Çünkü ABD, dünyanın bütün petrol rezervlerinin yüzde 4’ünü tek başına içinde barındıran Kerkük’ü, bir etnik grubun denetimine bırakmak istemiyor.
İşte bu aşamada Birleşmiş Milletler hazırladığı çok seçenekli Kerkük meselesi çözüm raporunu Irak hükümetine sundu. Bu çözüm yollarının ortak özelliği, siyasî uzlaşma ve güç paylaşımını içermesi. Dört ayrı seçenek sunuluyor ve hepsi de Kerkük’ün bir bütün halinde ve Irak hükümetine bağlı olarak yönetimini öngörüyor. Raporda öncelikle bu esaslara dayalı bir siyasî anlaşmaya varılması, sonra da bu anlaşmayı onaylayacak bir referandum yapılması öngörülüyor.
KIKY’nin bu teklife sıcak bakması zor görünüyor. Şimdiye kadar kendi insanına “Kerkük bizimdir” mesajı veren yönetimin şimdi bundan taviz vermeyi izah edebilmesi zor.
BM raporu açıklanmadığı için ayrıntıları bilmiyoruz. Ancak Dışişleri Bakanlığının bu raporu sür’atle inceleyip, somut tavrımızı ortaya koyacağını düşünüyoruz. Birleşmiş Milletlerin devreye girmesi, meselenin bir oldu bittiye getirilmesini önleyici müsbet bir adım. Türkiye’nin, kendi somut teklifleriyle bu adımı desteklemesi ve gecikmeksizin bir sonuca varılmasını sağlaması gerekir. Özellikle KIKY ile başlatılan ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinde, Kerkük meselesi daima önemli bir gündem maddesi olmalıdır.
25.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|