Kamuoyu, ‘ikna odaları’ denen uygulamayı ilk duyduğunda da şok olmuştu, şimdi de şok oluyor. Bu uygulama, kanunsuz başörtüsü yasağını yaygınlaştırmak için İstanbul Üniversitesinin o zamanki yöneticilerinin icad ettiği bir yoldu. Dünya üniversiteleri ilimde ve fende yeniliklere imza atarken, bizim üniversitelerimiz başörtüsü yasağını yaygınlaştırmak için ‘şeytan’ın dahi aklına gelmeyen böyle buluşlara, icadlara ve uygulamalara imza atıyordu.
Neydi ‘ikna odaları?’ Dönemin İ.Ü. yöneticileri, üniversiteye kayıt hakkı kazanan başörtülü öğrenciler için özel bir oda hazırlamış ve o odaya alınan öğrenciler başlarını açmaları yönünde ‘ikna’ edilmeye çalışılıyordu. Elbette ‘ikna olmama’ şıkkı yoktu. Çünkü onlara teklif edilen şey; “Ya başörtünü aç, ya da okulu terk et” şeklindeydi.
Yasakçılar elbette o kadar da ‘insafsız’ değildi! ‘İnsanî’ yönleri ağır bastığı için bu teklifi, ‘psikologlar eşliğinde’ yapmayı ihmal etmiyorlardı! O dönemde İÜ Edebiyat Fakültesinde okuyan yeğenim de ‘ikna odası’na alındığı ve ikna olmayı reddettiği için, uygulamayı yakinen biliyorum diyebilirim.
Ne yazık ki, dönemin ‘ikna odaları’ yöneticilerinin bir kısmı bugün ‘milletin vekili’ sıfatıyla TBMM’de ve hâlâ aynı yasak anlayışı savunmaya ve yaygınlaştırma çalışmalarına devam ediyorlar.
‘İkna odaları’nın yeniden gündeme gelmesine bir ‘itiraf’ vesile oldu. TBMM Başkan Vekili Meral Akşener, Konya’da yaptığı bir konuşmada, özetle; “Sezer’i cumhurbaşkanı seçtirmek uğruna milletvekilleri için ikna odaları kurulmuştu. Beni de ikna etmeye çalıştılar, ikna olmadım. Yine peşimi bırakmadılar, ailem üzerinden ikna çalışmalarını sürdürdüler” demiş. (Yeni Asya, 14 Mart 2009) (Parantez açıp Akşener’in kamuoyuyla paylaştığı bir bilgiyi daha aktaralım. Akşener, Sezer’in seçilmesi için iki ismin [Haşim Kılıç ve Sacid Adalı] ‘çok gayret sarfettiğini’ iddia ediyor. Eğer bu iddia doğru ise; şaşırtıcı olmanın ötesinde şok edici bir bilgi olsa gerek.)
Sezer’in cumhurbaşkanı seçtirilmesi uğruna milletvekillerini ikna etmek için tertip düzenlendiğiyle ilgili olarak dile getirilen bu itirafı ilk defa duyuyoruz, ama şaşırmıyoruz. Çünkü ayrıntılarını bilmesek de işlerin bu şekilde yürütüldüğünün sadece biz değil, herkes farkında. Aksi olsa, ona şaşmak lâzımdı!
Hemen her konuda açık ya da gizli müdahaleler oluyor, ama bilhassa cumhurbaşkanlığı seçiminde tartışma daha da büyüyor. Nitekim, son seçimlerde de “367 kuralı’ gibi yeni bir kural ihdas edildi ki; gören de duyan da şaştı. Muhtemelen önümüzdeki yıllarda da herkes bu uygulamaya şaşacak.
Gerek üniversitelerde ve gerekse TBMM’de ya da o konularla ilgili olarak başka yerlerde ‘ikna odaları’ kurulabildiğine göre, asıl soru ‘bu odaları kimin kurduğu’ sorusu olsa gerek. İlk akla gelen cevap, bu ve benzeri odaların şu anda yargı konusu olan ‘Ergenekon benzerî yapılanmalar’la irtibatlı olduğu söylenebilir.
Anlaşılan gizli ya da açık faaliyet gösteren bir ‘ekip’ o dönemde milletvekillerini ikna etmeyi başarabilmiş. Umalım ve duâ edelim ki aynı ekip, değişik yol ve usullerle milletimizi ikna etmeyi başaramasın!
16.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|