“Gevşemeyin ve üzülmeyin.
İnanıyorsanız üstün olan sizsiniz.”1
Cenâb-ı Hak Kur’ân’ında böyle buyuruyor. Demek inanan insan olumsuzluklar karşısında moralini bozmayacak, sıkıntı veren, üzücü olan olayların geçici olduğunu düşünüp ümidini kesmeyecek, gevşemeyecek. Çünkü işler her zaman istenildiği gibi yolunda gitmeyebilir. Eğer istenilen sonuç elde edilememişse bunda şüphesiz bizim eksiklerimiz, kusur ve hatalarımız vardır. Kul tevekkül etmekle görevli ve tevekkül de sebeplere sarıldıktan sonra sonucu Allah’a bırakmak olduğuna göre ancak ihmal edilen, eksik bırakılan sebeplere dönüp onları tamamlamak düşer insana.
İnanmak bizatihî üstünlüktür.
Ancak inanmak gerekleriyle birlikte düşünüldüğünde hakkı verilmiş ve tam inanılmış olur. Aksi halde zayıf veya eksik kalır. Daha açıkçası İslâm insanı üstün yapacak bütün esas ve prensipleri, maddî ve manevî donanımı da beraberinde getirmiştir. Onlara uyulduğunda maddeten ve mânen üstün olmamak için hiçbir engel kalmaz.
Diyelim ki siz maddeten de üstünlük sağlamak istiyorsunuz. İnanıyorsunuz, ama sefalet içindesiniz, geri kalmışsınız, başkalarına el avuç açar durumdasınız. Hemen bir muhasebe yapıyorsunuz. “Hani inanmak üstün olmaktı. Demek eksik bıraktığım bir kısım şeyler var” diye. Hemen Kur’ân’a dönüyorsunuz. Kur’ân bu konuda da üstünlük sağlayacak şeyleri zaten emretmiş. Bildiğimiz ve bilmediğimiz düşmanlara karşı kuvvet hazırlamamızı istiyor.2
Kuvvetten maksat günün şartları içerisine maddeten ve manen düşmanı alt edebilecek gerekli donanıma sahip olmaktır. Eğer yapılacak mücadele maddiyatla ilgili ise en az düşmana eşit, daha öte onu aşabilecek donanıma sahip olunacaktır.
Eğer bu iş ilim, fenle ilgili ise ilmen ve fennen onlardan geri kalınmayacak, onlarla yarışabilecek, hatta onları geçebilecek altyapıya ulaşılacaktır.
İşte bu kuvvet her şeyden önce korkutucu ve caydırıcı bir unsur olacaktır. Düşmanlar kötülük yapamayacak, yapmaya yeltenemeyecektir. Ama zayıf olunursa güçlü olanları hücumdan engellemek için bir sebep kalmaz.
Şu bir örnek bile gösteriyor ki İslâm inanan insanı üstün hâle getirebilecek bütün esasları da beraberinde getirmiş, inanan insanın inancının izzetine yakışır tarzda üstün olmasını da istemiştir. Yeter ki biz dini iyi anlayalım ve onu hayata geçirelim.
Dipnotlar:
1- Âl-i İmran Sûresi: 139.
2- Enfal Sûresi: 60.
17.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|