İKİNCİ Dünya Savaşının ardından insanlığın içine girdiği ruh halini tasvir eden Bediüzzaman, bir düşman yüzünden yüzlerce, binlerce masumu perişan edip katleden, şiddetli zulüm ve merhametsiz tahribatıyla insanlığı ateşe veren zalimlerin içine düştüğü çıkmazın arka plânını açıklar.
İlâhî mesajın mânâsından mahrum “mimsiz” dediği Batı medeniyetinin, “iki harb-i umumî ile ettiği zulümle kâinatı ağlattıran cinayetleri ve yuttuğu zakkum şerleri hazmetmediği için kustuğunu ve zeminin bütün yüzünü pislendirdiği vaziyetiyle, beşeriyeti en berbat bir dereceye düşürüp bin senelik terakkiyâtını zir-û zeber etmek cinayetini” işlediğini belirtilir. (Sünûhat, 110.)
Bediüzzaman’ın bu tesbiti, “beşerin zâlim ve gaddarane kuralı”yla milyonlarca masumun hunharca katledildiği egemenlik ve ekonomik çıkarlar uğruna yapılan dünya savaşları için olduğu gibi, şüphesiz bugün de yeryüzünü zulüm ve kanla kirletenleredir.
Bunun içindir ki, “Leyle-i Kadirde kalbe gelen hakikat” başlığı altındaki tahlilde, mağlûpların duçar oldukları ümitsizliğe karşı, gâliplerin de dehşetli telâş ve hâkimiyetlerini muhafaza ve büyük tahribatlarını tamir edememelerinden gelen dehşetli vicdan azaplarına dikkat çeker; ve bunun insanları ciddî bir arayışa sevk ettiğini bildirir. (Emirdağ Lâhikası-I, 216; Tarihçe-i Hayat, 446)
İnsanlık İslâma koşuyor...
Geçen Ramazan’da Türkiye’ye gelen Süleyman Kurter, aklı başında Amerikalıların itirafıyla Amerika’nın kendi tertibi 11 Eylül saldırılarının amacının aksine, İslâm dinine ilgiyi arttırdığını anlatmıştı.
Başta Amerikalılar olmak üzere Batıda İslâmı seçenlerin hızla çoğaldığını; Amerikalı Müslümanların sayısının daha şimdiden dışarıdan gelen Müslümanları aştığını kaydeden Kurter, Amerika’da en çok ilgi gören kitabın başta Kur’ân-ı Kerim olmak üzere İslâmî eserler olduğunu buna örnek vermişti.
Müslümanlarla fişlemelerle ve sınır kapılarında zorluklar çıkarılsa da, neticede özellikle 11 Eylül olaylarının ardından dünyadaki vaziyet ve gidişatın İslâm’ın doğru anlaşılmasına zemin teşkil ettiğini nazara vermişti. 41 yıl önce gittiği kocaman ülkede ancak üç-dört camiye karşılık bugün Amerika’da 600’ü aşkın caminin bulunmasını ve bunların günden güne artmasını, İslâmî inkişâfa en açık bir işâreti olarak göstermişti.
Kurter ayrıca, küresel güçlerin kontrolüne geçen Amerikan yönetimlerinin kıt’aya, İslâm coğrafyasına ve mazlûm dünyaya dayattığı zulüm projelerinden bîzar olan yüzmilyonlarca zenci ve Lâtin Amerikalının İslâma ilgi ve sempati duyduğunu aktarmıştı.
Gerçek şu ki, zâlimlerin santranç oyunlarıyla, siyasetin zulmetiyle ve fitnesiyle ne kadar karartmaya uğraşılsa da insanlık, İslâm’ın barış, hürriyet ve gerçek insanî değerleri bahşeden müsbet mesajına koşuyor.
“Çürük ve esassız esaslar üzerine bina edilen” ve hegemonyası uğruna bütün insanlığı ateşe veren projeleri zorla dünyanın başına geçiren “ikinci Amerika”ya karşı, İslâmın mesaj ve mânâsına dost “birinci Avrupa” mânâsı, insanlığın barış ve geleceği için tecelli ediyor. (Lem’alar, 167-172)
İslâm hızla yayılıyor…
İtalyan The Journal dergisinin geçtiğimiz Temmuz ayında, İngiltere İçişleri Bakanı Jackoi Smith’e atfen verdiği haber, zulmün âdeta can çekiştiğinin ve zâlimlerin nasıl çıkmaz girdabındaki çâresizliğine karşı, “istikbâl inkılabı içindeki gür sâdânın İslâmın sâdası olacağı”nın açık müjdesi.
İngiltere’de iki milyondan fazla Müslüman bulunduğunu ve 11 Eylül 2001 olaylarından beri toplam 400 bin İngiliz’in Müslüman olduğunu söyleyen İngiliz Bakan’a göre, İngiltere’de her yıl 50 bin İngiliz İslâm dinine giriyor. Böylece İslâm’ın İngiltere’de Hıristiyanlıktan sonra ikinci din haline geldiğini ve bu sebeple bir İslâm üniversitesi kurulması gerektiğini söylüyor.
Keza Time dergisi, Batı’da yüzlerce caminin yapıldığını ve artık Avrupa şehirlerinin çoğunda günde beş kez ezanın duyulmaya başlandığını duyuruyor. Avrupa Müslüman Azınlıklar Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mahmud Sıddık Said, kıt’ada 50 milyon Müslümanın yaşadığını bildiriyor.
Doğrusu, İslâmın özellikle Amerika’da ve Avrupa’da akılları hayrette bırakan bir ivme ile yayılma hızı, Avrupalı politikacıları, dinî liderleri, araştırmacıları ve medyayı şaşırtıyor.
Sadece Kanada’da İslâm dinine giren Kanadalı sayısı 1991 ile 2001 arasında yüzde 130 artmış. İsviçre’de de 11 Eylül olayından sonra 6 bin Hıristiyan Müslüman olmuş.
1963’de İngiltere’de sadece 13 cami bulunuyordu, şimdi ise 600 cami ve 1400 İslâmî hizmet merkezi var. 6 milyon Müslümanın yaşadığı Fransa’da 1300 cami ve İslâm merkezi ile 600 civarında İslâmî hizmet hareketi bulunuyor. Bir milyon Müslümanın kaldığı İtalya’da 450 camide, 4 milyon Müslümanın yaşadığı Almanya’da ise 1400 camide namaz kılınıyor.
Yine araştırmalara göre, yakın bir zamanda Müslümanlar Avrupa işgücünün yüzde 20’sini oluşturacak, 2020 yılına kadar her dört Avrupalı’dan biri Müslüman olacak ve İslâm dini Avrupa’nın siyasî geleceğini etkiyecek…
Araştırmacılar, bunun başlıca sebebinin Batı toplumundaki dinî ve kültürel değerlerin erozyona uğraması sonucu, İslâm’ın daha kapsamlı ve doyurucu olması; sağlam sosyal ve âile yapısını sunmasına bağlıyorlar.
Neticede işgalci ABD ve “ikinci Avrupa” anlamındaki istilâcı Batının Yahudi lobisi şebekelerince hazırlanan projelerle Müslüman ve mazlûm ülkelere uygulanan baskıların, Amerikan ve Avrupa halklarında meydana getirdiği tepkiyle insanlığın İslâma yöneltmesi, Kur’ân’ın, “Kerih gördüğünüz şeyde hayır umulur” müjdesinde saklı.
Tam da âyet-i kerimenin müjdesiyle “şaşırtacak!” biçimde…
27.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|