“Ergenekon”un Türkiye’de kargaşa ve kaos ortamını hedeflediği “iç yüzü”nü deşifredeki tahrik ve terör eylemlerinden okunmakta. Bu durum, ne olduğu ve kimin hesabına çalıştığı meçhul olan “El Kaide”den PKK ve Dev -Sol benzeri taşeron örgütlerin “tetikçi” seçilmesinden de belli.
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’de demokrasiyi katleden darbelerin dışarıdan tezgâhlandığı artık saklanmayacak bir gerçek. 12 Eylül’de Amerikan Başkanının kulağına, “Bizim çocuklar Türkiye’de işi bitirmiş” müjdesi (!) bunun bir göstergesi.
Keza 28 Şubat “postmodern darbe”sinin de yine dışarıdan plânlandığı, ABD ve İsrail’in çıkarlarına aykırı düşen Refahyol hûkümetinin bu plânla düşürülmesinin de Amerikan Hudson Enstitüsü ve benzerî “düşünce üretim merkezleri”nin işi olduğu, açıkça ikrar edilmekte.
Malûm medyanın marifetiyle, dakikalarca ayakta alkışlanan brifinglerle başlatılan “irtica ile mücadele” anaforunda istimal edilen figüranların rol aldıkları senaryoların sözkonusu uluslar arası mihraklarca servis edildiği, olayların akabinde ortaya çıkmakta.
Dünden bugüne 28 Şubat sürecinin siyasî aktörü “Anasollu koalisyonlar”ın işbaşına getirilmesinde olduğu gibi, seçimler öncesinde AKP’ye oy patlaması yaptıran “27 Nisan e-muhtırası”nın da aynı kaynaklarca kotarıldığı iddiasını haklı kılmakta…
“AMERİKAN YAHUDİ LOBİSİ” BAĞLANTISI…
“Ergenekon soruşturması”nda, kamplaşmayla kavgayı kurgulayan ve bir kısmı açığa çıkan suikast ve bombalama eylemlerinin amacının toplumda kaos ortamı oluşturmak olması da bunu te’yid etmekte.
Bunun içindir ki Haziran 2007’de Amerika’daki Hudson Enstitüsü’nde tartışılan “hayalî senaryo”da, en az elli kişinin ölümüne yol açacak Taksim’deki bombalı eylem plânının gündeme gelmesi, oldukça enteresan.
Yine “Ergenekon”un Amerikan neocon’larla bağlantısını belgeleyen Jacques Cheminade’nin tesbitleri, Türkiye’deki “Ergenekon iddianamesi”nde mâkes bulmakta. “Ergenekon çetesinin bazı geri üsleri Washington’da bulunuyor” başlıklı makaledeki gerçekler, “Ergenekon” ile Amerikan Yahudi lobisi emrindeki düşünce kuruluşlarının ilişkisini ele vermekte.
Bu bakımdan “Ergenekon” kapsamında “soruşturma” konusu olan operasyonların merkezinde, savaşların asıl başlatıcısı Bush’un yardımcısı Dick Cheney ekibinden ajan ve elemanların yanı sıra “Türk asıllı ABD vatandaşı” Zeyno Baran’ın ve Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı kocası Matt Bryza’nın sayılması, hiç şaşırtıcı gelmiyor.
Keza yerli “ulusalcılar”dan daha “Kemalist ve laik” olduğu kaydedilen Michael Rubin ve “karanlıklar prensi” lâkabıyla anılan Richard Perle’nin “Ergenekon’un ABD odağındaki en etkili isimler” olması da bu açıdan anlamlı!
Diğer yandan “Ergenekon” ile NATO’nun gizli örgütlenmesi Gladio arasındaki benzerliklere atıfta bulunulan araştırmalarda, “iddianname”de yer alan yerli bazı medya yöneticilerinin Washington temsilcileri aracılığıyla Dick Cheney’in yakın adamlarıyla yaptıkları görüşmelerde “ülkenin istikrarsızlaşması” ve “Cheney’nin Türkiye’de bir darbe için yol araması”nın tartışılması, bu hususta dikkate değer.
Zira bütün bunlar, “Ergenekon”un arkasındaki “derin yapı”nın, Türkiye’deki “derin yapı”yı da aşıp ucunun Hudson Enstitüsü gibi Amerikan - Yahudi lobileri etkisindeki haricî mihraklara uzandığını açıkça ortaya koymakta…
“HARİÇ CEREYANLARA
BİR ÂLET-İ LÂYA’KIL…”
Neticede “müteharrik-i bizzat olmayan ve bilvasıta müteharrik olan” dahildeki yerli işbirlikçilerin “hariç cereyanlara bir âlet-i lâya’kıl (akılsız bir âlet)” oldukları, hariçten üflenen provokasyon ve plânlara göre oynadıkları bir defa daha görülmekte. (Sünûhat, 64-65)
“Ergenekon-neocon” kontrolündeki projede, bazı “kripto ecnebiler”in yanı sıra, bol dolar maaşlı “işbirlikçi ajanlar”ın, “ücretli oyuncular”ın ve “beslemeli militanlar”ın karanlık, kanlı ve kirli işlerde kullanıldığı, ayan beyan anlaşılmakta.
Kafkasya krizinin patlak vermesiyle Türkiye’nin Karadeniz’de “Amerikan - İngiltere-İsrail rotası”na çakılmasının ve bölgede “stratejik müttefiklik” saikiyle “şer ekseni”nin hegemonya, enerji kaynakları ve hatlarını kontrol altına alma çıkarlarına göre işgal ve istilâsına destek vermesinin ne tür bir çıkmaza sürüklendiği yeniden sahnelenmekte.
Zira Ergenekon’la ortaya çıkan kırılma ve çöküntü, siyasî manipülasyonlar, sosyal mühendislik olayları, toplumu kutuplaştırma operasyonlarıyla kalmamakta. “Laik-antilaik” çatışması hesabına tertiplenen “irtica tehdidi” uydurmalarıyla etnik ve mezhebî farklılıkları kaşıyan ve halkı kışkırtan kampanyalarla, terörü tahrik eden eylemlerle ülkeyi dıştan gelen dayatmalara karşı kırılgan hale getirilmekte.
Ve ülke, siyasette küresel güçlerin, ekonomide uluslar arası sermayenin emr-i vakilerine teşne durumuna düşürülmekte…
Kısacası, uluslar arası emperyal dayatmalara gelinmekte, dış politikada global politik oyunun oyuncağı olunmakta…
Çok garip…
12.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|