Abdil YILDIRIM |
|
Cumhuriyet fazilet ise... |
Cumhuriyet bayramında bazı camilerin minareleri arasında “Cumhuriyet fazilettir” şeklindeki mahyaları görünce, faziletin ne olduğunu sorgulamak aklıma geldi. Faziletin anlamına bakınca da, sözde cumhuriyetçilerin ne kadar samimî (!) olduklarını düşündüm. Ortaya tam bir kara mizah tablosu çıktı. Bir taraftan kamusal “alan, dinsel alan, özel alan” gibi söylemlerle alanların parsellenmesi, diğer taraftan “dinsel alan” kabul edilen camilerde kamusal söylemlerin mahyalara çekilmesi, öte yanda dince mukaddes olan şehitlik gezilerindeki başörtüsü yasağı ve daha pek çok garipler, ne kadar garip bir ülkede yaşadığımızı hatırlattı. Evet cumhuriyet fazilettir. Çok doğru ve hikmetli bir söz. Ama güzel söz söylemek mârifet değil, söylenen sözün gereğini yapmak mârifettir. Fâzilet kelimesinin anlamına bakıyoruz, “meziyet, iyilik, ilim ve iman, irfan, dinî ve ahlâkî vazifelere riayet derecesi. Fazl ve hüner cihetiyle yüksek derece. Bir şeyin başka şeylerden cemal ve kemal ve fayda cihetiyle üstünlüğü, müreccah olmasına sebep olan keyfiyet” gibi anlamlar karşımıza çıkıyor. Bu kelimeler ise, genellikle dinî kökenli olup, imân ve ahlâkla ilgili anlamlar taşıyor. Buna göre cumhuriyetin ilkelerinde ilim var, imân var, irfan var, dinî ve ahlâkî vazifelere riayet var. Ayrıca Cenâb-ı Hakk’ın sıfatlarından olan “Kemâl ve Cemâl” gibi özellikler var. Cumhuriyetçilik ise, aşağı yukarı, dindarlıkla aynı anlama gelmiş oluyor. Burada Bediüzzaman Hazretlerinin “Ben dindar bir cumhuriyetçiyim” sözü, cumhuriyetçilerin olması gereken vasfını en güzel şekilde ifade ediyor. Eğer cumhuriyet fazilet ise, cumhuriyetçilerin de “fâzıl (faziletli)” olması gerekiyor. Yüksek ahlâkî değerlere sahip olan, âdil, merhametli, vicdan sahibi, dürüst, hoşgörülü, sabırlı, iman ve hayâ sahibi insan, fâzıl insandır. Cumhuriyet de fazilet olduğuna göre, cumhuriyetçilerin fâzıl insanların vasıflarını taşıması lâzımdır. İnsanlara zulmeden, haklarını gasbeden, farklı inanç ve hayat tarzına sahip olanlarla bir arada bulunmaya tahammül edemeyen, farklılıkları ayrımcılık ve kavga sebebi sayan, kendi düşüncesinden başka düşünceye saygı göstermeyen, kalbinde merhamet ve muhabbet duygusu taşımayan insanların fâzıl olması mümkün değildir. Fâzıl insanların vasıflarına baktığımız zaman, kaynağını dinden alan yüksek ahlâk sahibi insanlar olduğunu görüyoruz. Burada cumhuriyetin de kuvvetini dinin hakikatlerinden aldığı, dinden bazı referanslar aldığı anlaşılmaktadır. Veya da öyle olması lâzımdır. Ama bizdeki uygulamalara bakıyoruz, cumhuriyetçiyiz diyenler cumhuriyetin kurumlarını kamusal alan ilân ederek dindarları bu alanlara sokmuyorlar. Dinini yaşamak isteyenleri cumhuriyetin dışına çıkarmaya çalışıyorlar. Yani icraatları sözlerini tekzip ediyor, eylemleri söylemleri ile çelişiyor. Bir yandan cumhuriyet nutukları atarken, diğer taraftan dindarları ordudan ve okuldan atmaları, söylemlerinde ne kadar samimiyetsiz olduklarını gösteriyor. Eğer cumhuriyet fazilet ise, fazilet de dinî ve ahlâkî değerlere riâyet ise, başörtülülerin cumhuriyet okullarına alınmaması tam bir keyfîlik ve zulümdür. Yine cumhuriyet fazilet ise, okullarda mescit bulunması, buralarda öğrencilerin ve öğretmenlerin dinî vecibelerini yerine getirmesi, cumhuriyetin bir gereğidir. Cumhuriyet fazilet ise, öğrencilerin Cuma namazına gitmesinden rahatsız olmaya gerek yoktur. Hatta fâzıl insanların bundan memnun olması gerekir. Cumhuriyet fazilet ise, inanç ve düşüncesinden dolayı kimsenin kimseyi kınamaya, farklı hayat tarzına sahip olanlara farklı gözle bakmaya hakkı yoktur. Cumhuriyet fâzilet, fâzilet de yüksek ahlâk ve erdem ise, Mehmed Âkif’in şu sözüne kulak vermek gerekmektedir: “Ne irfandır ahlâka veren yükseklik, ne vicdandır Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.” 31.10.2009 E-Posta: [email protected] |