İsrail’in üç haftayı aşan Gazze katliâmı ve vahşeti sırasında Türkiye’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin “eşbaşkanlığı”nın yanı sıra gündeme gelen konulardan biri de Başbakan Erdoğan’ın Amerika’daki Yahudi lobisinden aldığı “ödül” ve “madalyalar” oldu.
Amerika’nın etkin Yahudi kuruluşlarından (Amerikan Jewish Congressin) Amerikan Yahudi Kongresi, 1906’da New York’ta Yahudi bankerler tarafından İsrail devletini kurmak ve Siyonizmi dünyaya egemen kılmak misyonuyla kurulan örgütlerden biri.
Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nden kopan “Yenilikçiler”in kurduğu birkaç aylık AKP’nin 3 Kasım 2002 seçimlerine hazırlandığı süreçte Yahudi Komitesi’nin dâvetlisi olarak gittikleri ABD’de kısa adı JINSA olan Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü yetkilileriyle görüştükleri o günün medyasında yer almıştı.
Yahudi lobisini ve mason localarını temsilen önde gelen Yahudi kuruluşlarının başında gelen kısa adı AJC olan (American Jewish Committiee) Amerikan Yahudi Komitesi’nden Harold Taner, R. Tayyip Erdoğan’a “cesâret madalyası”nın takılmasını önermişti. New York’un en büyük tefecilerinden olan Taner’in, dünyanın en büyük tefecilik şirketlerinden birinin başında bulunan Yahudi global komploculardan, küresel felâketlerle, ekonomik krizlerle, savaşlarla, darbelerle ülkede kargaşa ve kaosa zemin hazırlayan CFR adlı Amerikan derin devleti kuruluşunu yöneten “Rotschildlar” için daha önce çalıştığı ve “fitne stajı”nı yaptığı belirtilmekte…
“CESÂRET” VE “ÜSTÜN HİZMET” ÖDÜLLERİ…
İşte bu Amerikan Yahudi Kongresi, sadece Siyonist önderlere lâyık gördüğü “Yahudi Cesaret Karakteri Ödülü (Profiles of Courage)” olan “Davut boynuzu”nu Ocak 2004’teki Amerika ziyaretinde Erdoğan’a verdi.
Erdoğan, madalyayı aldıktan sonra yaptığı “teşekkür” konuşmasında, “Yahudi düşmanlığı utanç verici bir akıl hastalığının tezâhürüdür, katliâmla sonuçlanan bir sapkınlıktır, sapıklıktır… Musevi düşmanlığının Türkiye’de yeri yok…” diye konuştu.
Erdoğan’a ödül veren diğer Yahudi lobisi kuruluşu, kısa adı ADL “İftira ve İnkârla Mücadele Birliği” (Anti Deformation Launge) örgütüydü. AKP’nin kuruluşu aşamasında Türkiye’ye gelip Erdoğan ve Gül ile gizlice buluşarak Dünya Yahudi Cemaati’nin desteğini taahhüt ettiği belirtilen ADL Başkanı Abraham Foxman, göğsüne “üstün hizmet madalyası” taktığı Erdoğan’ı “Yahudilerin ebedî dostu” olarak ilân etti.
Bilindiği gibi bu “üstün hizmet ödülü”, “irtica ile mücadele” için dayatılan 28 Şubat postmodern darbesi mimarlarından Em. Orgeneral Çevik Bir’e de “laikliğe yaptığı hizmetlerden dolayı” Yahudilerin dinî merâsimiyle koronun okuduğu İbranice ilâhiler ve şarap ikrâmı eşliğinde takdim edilmişti.
1913 yılında kurulan ve küresel çapta cinâyetler, suikastler ve bombalı saldırılarla toplumları istikrarsızlaştıran ADL, “ABD’nin Yahudi mafyası” olarak “İngiliz farmasonluğunun Yahudi kolu olan B’nai Brith’in etkisi altında adeta Amerikan mafyasının halkla ilişkiler bürosu gibi” tanıtılıyordu. Kurdukları ‘Denizaşırı Yatırımcılar Servisi’ adlı şirketle, milletler arası silâh ve uyuşturucu kaçakçılığı, kirli parayı aklama gibi işleri yürüttüğü, işgal altındaki Filistin topraklarında ve Kudüs’ün Hıristiyan ve Müslüman bölgesindeki geniş arazilerin kanunsuz alım satımı ve emlâk skandalında da işin içinde olduğu açıklanmıştı. (Yunus Altınöz, Zaman, 20.11. 1992)
“Küresel Kapitalizm ve Siyonizmin ortak plâtformu” olarak nitelenen bu iki Amerikan Yahudi örgütü, Kongre üzerindeki etkisini kullanarak her yıl yeniden piyasaya sürdüğü “Ermeni soykırımı” iddiasını Türkiye’ye karşı bir “tehdit ve şantaj” aracı olarak kullandığı da ayrı bir konu…
“MADALYALARI” NEDEN
İÂDE ETMİYOR?
Gerçek şu ki Türkiye daha önce bu her iki kuruluşa lobi faaliyetleri için milyonlarca dolar vermiş. ABD Adalet Bakanlığı’nın web sitesinde açıklanan bir rapora göre AKP Hükümetinin iş başına geldiği 2003 yılında da Türkiye, APCO Worldwide, Harbour Group, Livingston Group ve Solarz Associates’in de aralarında bulunduğu yedi lobi şirketine toplam 3 milyon 201 bin dolardan fazla ödeme yapmış.
Ne var ki Irak işgalinin başında 65 bin Amerikan askerinin Türkiye topraklarında konuşlanmasını öngören “hükûmet tezkeresi”nin 1 Mart 2003’te TBMM’de reddedilmesiyle başlayan ve en son Türkiye’nin İran’la doğal gaz antlaşması görüşmeleriyle gelişen ilişkiler, sözkonusu Amerika’daki lobileri baştan beri nemâlandıkları “Ermeni soykırımı” meselesinde tavır değiştirmeye yöneltti. (Hakan Çelik, Posta, 24.8.2007)
Başta ADL olmak üzere, Amerikan Yahudi lobisinin kuruluşları, Türkiye’ye karşı etkin siyasî baskı ve propagandaya giriştiler. ADL Başkanı Foxman, “1915’te Ermenilere yapılanların soykırıma tekabül ettiğine karar verdik” dedi. “Tehdidi hissettirme” taktiğiyle Türkiye’ye karşı açıkça bir “soykırım uyarısı” ve “şantaj” uygulandı. Neticede yoğun temaslarla bu kuruluşlar zor “ikna” edildiler ve “soykırım görüşleri”ni geri çektiler. (İbrahim Karagül, Yeni Şafak, 24.8.2007)
Gelinen noktada İsrail, hiçbir uluslar arası hukuk ve insanî değer tanımadan Türkiye’nin bütün ricalarına rağmen Gazze’ye saldırıp çoğu çocuk ve kadın binbeşyüz insanı öldürüyor, altıbini aşkın sivili yaralıyor.
Bütün bunlar olurken Türkiye’nin ABD ve bölgedeki stratejik müttefiki İsrail’le her türlü mütâbakatı sürüyor. Bizzat Başbakan tarafından “öldüğü” ilân edilse de Türkiye’nin BOP’taki “eşbaşkanlık görevi” devam ediyor. Hâlâ Gazze’yi bombalayan İsrail jetleri Türkiye hava sahasında eğitim görüyor. Hâlâ Türkiye İsrail’le stratejik işbirliği içinde; Silâhlı Kuvvetlerin modernizasyonu faaliyetlerini İsrailli firmalar yürütüyor.
Ve Başbakan Erdoğan, “dış politikada etle tırnak gibi olan İsrail ve Amerika”ya tam destek için kurulan Yahudi lobisinin çatı kuruluşları AJC ve ADL’den aldığı “cesâret” ve “üstün hizmet” madalyalarını iâde etmiyor.
Peki neden?
24.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|