Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Şarap meclisinde ‘ılımlı İslâm’ sohbeti



Mustafa Kemal’in geleneğini ihya etmek amacıyla Abdullah Gül ‘Çankaya’da fikir sofrası kurmuş veya kurdurmuş. İlk konukları da tarihçi Halil İnalcık, Talat Halman ve Gürcan Türkoğlu ile birlikte Mustafa İsen. Bu konu gazetelerde ve magazin dünyasında epey yankılandı ve çalkalandı. Bu meyanda fikir sofrasına ‘çilingir’in de eşlik edip etmeyeceği merak konusu oldu. Sonunda gerçekler merakları giderdi ve Posta gazetesinin başlığıyla ‘Köşk’te şaraplı ılımlı İslâm sohbeti’ icra edildi. Sadi Irmak gibi dinî tarafını temsil etmeden Yunus Emre ve Mevlânâ uzerine uzmanlığıyla tanınan Prof. Talat Halman’a fikir sofrasında ne yaptıkları sorulmuş. Daha doğrusu bir gazetecinin: “Atatürk’ün Çankaya sofralarında beyaz leblebi ve rakı eksik olmazmış. İçki ikram edildi mi?” sorusuna “Şarap ikram edildi, 3 kişi içti. Biz içtik” diye gazetecinin merakını izale etmiş. Talat Halman, Prens Charles onuruna yapılan Mevlevî sema töreninde de görev almış veya bu münasebetle bazı izahlarda bulunmuştu. Fikir sofrasında Türk edebiyatını yurt dışında tanıtmak için akademi, Akdeniz ülkeleriyle ilişkileri geliştirmek için Akdeniz Enstitüsü, Türk devletleri ile ilişkilerin geliştirilmesi için sekreterya teklifleri yapılmış. Yani verimli geçmiş. Ama işin en garip yanı, Annapolis zirvesinde bile Bush’un şerefe su kadehini kaldırdığı bir uluslararası vasattan geçerken Çankaya’da şaraplı fasıl eşliğinde ılımlı İslâm tartışması olsa gerek. Bu mevzuyu en azından şarapsız bir toplantıya talik edebilirlerdi. Ama ‘ılımlı İslâm şarapsız olmaz’ diyorlarsa o da paşa gönüllerinin bilebileceği bir iş. Fikir sofrası artık entelektüel ve bilim adamlarıyla mutad bir biçimde sürdürülecekmiş. Burada galiba ılımlı İslâm meselesine Prof. Dr. Halil İnalcık temas etmiş. Prof. İnalcık bu hususta şaraplı sohbetin mahiyetiyle alâkalı olarak basın mensuplarına şu izahatta bulunmuş: “Türk devletleri Hanefiliği, El Kaide ve Suudi Arabistan ise dar anlayışlı Hanbeliliği takip ediyor. İnanç aynı ama uygulamada Hanefilik, Hanbeliliğe göre ılımlı yaklaşıma sahip...” İnalcık, Erdoğan’ın yaklaşımına da hak vermiş. Aslında ‘ılımlı İslâm yoktur’ demiş. Bu analiz bazı yönleriyle doğru olmakla birlikte muttarıd yani ağyarına cami bir tanım veya tesbit değil. Zira El Kaide ile ittifak kuran Taliban yönetimi de Hanefiliği temsil ediyor. Yani Hanefi, Hanbeli koalisyonu var.

***

Gündüz Aktan tarafından Türk inkilâplarının dayanağı ve ılımlılığın üç rüknünden biri kabul edilen İslâm hukukundaki mutlak maslahatçılığın ve pragmatizmin piri ve sözcüsü Necmettin Tufi de Hanbeli ekolüne mensup. Bir zamanlar Sivasizadelerle polemik içinde olan ve katılığın sembolü olarak görülen Kadızadeler de ona keza sapına kadar Hanefiydiler. Bununla birlikte Bosna Hanefiliği ile Afganistan Hanefiliği birbirinden Hanbelilik ile Hanefilik kadar uzaktır veya yakındır. Dolayısıyla fikir sofrasında alâkasız ezberler dile getirilmiş. İlim namına hayıflanmamak elde değil. İnşaallah şarabın tesiriyle değildir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da belirttiği gibi ‘Ilımlı İslâm’ markası İslam’a bir hakarettir. İslâm zaten ılımlıdır ve ayrıca ‘ılımlı İslâm’ diye bir şubesi yoktur. Lâkin onun ılımlılığı bazılarına sert gelebilir. Dolayısıyla sertlik veya ılımlılık dine göre değil uygulamaya veya algılamaya göre değişir. Aynı uygulama bazılarına sert bazılarına da yumuşak gelebilir. Şarap gibi.

***

Ama fikir teatisinde veya sohbetinde bir eksiklik olmuş. ‘Şarap meclisi’ şarap güzellemesi yapacak isimlerden terkip etmemiş. Sözgelimi Abdullatif Şener ve şarap yüzünden Emin Çölaşan’la sohbetin bile tadını kaçıran Ertuğrul Özkök’ün Çankaya’ya çağrılmaması bir eksiklik. Zaten onun Özal döneminden kalma ismi hatırlayanların hatırladığı gibi ‘Özköşk’ idi. Yani gedikli bir Çankaya müdavimi. Bir de şarap imalatıyla uğraşan ve o sektörü geliştirmeye çalışan Güler Sabancı da düşünülebilirdi. Abdullatif Şener şarabın teorik ve nazarî tarihçesini özetleyebilirdi. Ertuğrul Bey de sofrayı enva-i çeşit şarap numuneleriyle donatırdı. Güler Hanım da imalat safhasını anlatabilirdi. Ama Reha Muhtar’a göre, bunlar olsaydı da yine sofra eksik kalmaya mahkûmdu. Şarap meclislerinde kırmızı şarap olur da hiç kadın olmaz mı? Şarap meclisinin adabı kadın refakatini gerektirirmiş. Kadın ve kırmızı şarap birbirine tamamlayan unsurlarmış. Gurmeleri öyle diyor. Bu defa böyle eksik başlayan fikir sofraları belki de zamanla tekemmül eder ve tamamlanır. Nasıl olsa bu bir ilk. İlklerde eksiklik eksik olmaz.

01.12.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (30.11.2007) - Yahudi devleti

  (29.11.2007) - Barışla dalga geçmek

  (28.11.2007) - Makyaj Konferansı

  (27.11.2007) - Suriye red cephesini terk mi ediyor?

  (26.11.2007) - Adalet ve ihsan

  (25.11.2007) - Buluşma noktaları

  (23.11.2007) - Ortak zemin

  (22.11.2007) - Murabıtlar-Alperenler

  (21.11.2007) - Kayıp hakikatın peşinde (2)

  (20.11.2007) - Kayıp hakikatın peşinde(1)

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri