Mehmet KARA |
|
Çözümsüzlüğü kabullenmemek |
Türkiye anayasa değişikliği taslağına kilitlenmişken, başka sorunların konuşulması da gerekiyor. Elimde bir anket var. Anketteki bir soruda vatandaşlara “Türkiye’nin en önemli sorunları nelerdir?” diye sorulmuş. Varyans Araştırma Şirketinin Türkiye gündemi araştırmasında ortaya çıkan sorunları oy sıralamasına göre verelim: Geçim sıkıntısı, işsizlik, eğitim, hükümetin yönetim anlayışı, demokrasi, Kürt sorunu, eşitlik, emekli maaşlarının yetersizliği, sağlık sorunları, yargı, vergilerin çokluğu, ulaşım, başörtüsü, işlerin durgunluğu… Bütün bu sorunlara verilen oyların toplamı yüzde 88.5 olurken, “hiçbir sorun yaşamıyorum” diyenlerin oranı yüzde 11.5’de kalmış. Ankete katılanlar, Türkiye’nin bütün temel meselelerinin çok önemli olduğunu düşünüyor. Ankette ortaya çıkan neticeye göre yasaklar kaldırılmadan ‘anayasa değişikliği paketi’nin eksik kalacağını gösteriyor. Katsayı meselesi çözülmüş gibi gözükse de aslında adaletsizlik sona ermedi. Geçtiğimiz sene Devlet Bakanı Faruk Çelik, Kur’ân kurslarında yaş sınırlamasının kaldırılması için çalışma yaptıklarını söylemişti. Ancak çalışmanın akıbeti belli değil. Pek muhtemeldir ki, bu yaz da çocuklar yaş sınırlamasından dolayı Kur’ân öğrenmek için camilere gidemeyecekler. (Eğer mesele çözülürse buradan ilk tebrik eden biz oluruz.) Başörtüsü konusunda basına yansıyan bir olay da kanunsuz yasağın artık kalkması gerektiğini ortaya koyuyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Bölümü sorumlusu Prof. Dr. Halit Çam, başörtülü Sevda Akçay’a tesettüründen dolayı “Baksana kıyafetine, tabiî kalsiyum eksikliği olur. Sen hiç mayo giyip deniz kenarında güneşlenmedin mi?” diye sorması basına yansımıştı. Haber üzerine Çam’ın özür dilediği de haber oldu. Ancak meselenin özür dilemekle geçiştirilmemesi gerekiyor. Bu çirkin ve yakışıksız sözlerle ilgili soruşturma açıldığı söyleniyor ama neticesi ne olur bekleyip göreceğiz. Basına yansımayan yüzlerce, belki binlerce bu tür olaylar olduğu aşikâr. Bu yasak kaldırılmadığı sürece de bu tür olayların olması kaçınılmaz. Bir başka konu da eğitim alanında yaşanan sıkıntılar... Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu geçtiğimiz günlerde meslek liseleri ile ilgili olarak, “Özellikle yüksek öğretime geçişte uygulanan ağır katsayı koşulları, meslekî eğitimin tercih edilmesinde maalesef olumsuz bir bariyer olarak gençlerimizin önünde duruyor” diye konuşmuştu. Aslında bariyer sadece meslek liselerinde değil, eğitimin bir çok alanında yaşanıyor. Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki bir birim tarafından hazırlanan bir raporda bunu gösteriyor. İşte bir kaç kırık not… “2009 İç Denetim Faaliyet Raporu”nda öğretmen açığının 133 bin 317 olduğu, 26 bin 415 eğitim kurumuna hiç hizmetli atanmayarak, bu kurumların kaderlerine terk edildiği belirtilmiş. Kamuoyuna açıklanmayan rapor, MEB’in web sitesinde yayınlanınca haber oldu. Raporda pek çok sıkıntı yaşandığı vurgulanırken, Şırnak’ta asil müdürün neredeyse hiç olmadığını ortaya koydu. Okulların ödeneği olmadığı için velilerden değişik vesilelerle para istendiği, zamansız atamaların eğitimi aksattığı, ders kitaplarında hazırlanmasında yaşanan sıkıntılar gibi birçok sorun tek tek sıralanmış. ( Milliyet, 11.03.2010) Bütün bu sorunlar sıralanırken, bu meseleleri çözmesi gerekenlerin muhalefet partisi gibi konuşmalarının da yanlış olduğunu burada söylemek lâzım. “Şimdi bunlar nereden çıktı?” demeye kimsenin hakkı yok. İktidar partisinde çalışan bir danışman geçtiğimiz günlerde “Başörtüsü yasağını artık yazmayın. Herkes bir şekilde meseleyi halletti” demişti. “Ancak yazma demekle, görmemezlikten gelmekle mesele halledilmiyor ki… Meseleyi halledin bizde sizi tebrik edelim, yazmayalım” demiştim. Şu açıkça görülmeli ki, ülkenin sorunu sadece anayasa ile ilgili değil. Birazını bahsettiğimiz sorunlar da eş zamanlı olarak çözülmesi gereken konular. Şüphesiz, anayasa aciliyet gerektiren bir sorun. Ancak bu sorunların çözümünün de aciliyetinin olduğuna şüphe yok.
27.03.2010 E-Posta: [email protected] |