Mehmet KARA |
|
Tahta oy sandığı tarihe karışıyor da… |
Ankara’da bir taraftan, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un Doğan grubuna ait iki gazeteye verdiği beyanatlar “yargıya müdahale” olarak değerlendirilip tartışılırken, diğer taraftan da anayasada yapılacak kısmî değişiklikler konuşuluyor. Diğer yandan da AKP Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek’in TBMM Başkanlığı’na sunduğu yasa teklifinden sonra seçim kanunu da konuşulmaya başlandı. Normal şartlarda Temmuz 2011’de yapılması gereken, ancak siyasî gelişmeler göz önüne alındığında öne de çekilebilecek genel seçim öncesi hazırlıklarını yoğunlaştırmaya başlayan AKP, referandum süresini indiren yasanın ardından seçim kanunlarını da gündemine aldı. “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanunu”nda değişiklik öngörülen yasa teklifinde, artık boyalı sandık yerine, şeffaf seçim sandıklarının kurulması öngörülüyor. Değişiklik teklifindeki birkaç maddeyi şöyle sıralayabiliriz. Seçim sürecinde anket açıklanabilecek. İkinci kez sayım imkânı getiriliyor. Zarf sayısı, oy kullanan seçmen sayısından fazla çıkarsa, önce geçersiz zarflar düşülecek. Tehdit edene hapis cezası geliyor. Pusulaya parti liderinin adı yazılacak. Seçim büroları yasal hale geliyor. Propaganda saati artıyor. Partilerin amblemleri kendi renkleri ile pusulaya basılacak. Pusulada lider isimleri bulunacak, ancak adaylar olmayacak. Teklifte dikkat çeken bir konu hükümetin ortaya koyduğu demokratik açılımda ön plânda tutulan “başka dillerde propaganda”nın teklifte yer almaması. Teklifin Meclis’e sunulması sonrasında bu konunun haber olması üzerine teklifin Meclis komisyonlarında yapılacak görüşmelerde gerçekleşeceği söyleniyor. ««« Seçim kanununda yapılacak bu değişiklikler konuşulurken siyasî partiler kanunundaki demokratik olmayan maddelerin değiştirilmesi yönünde bir çalışma göze çarpmıyor. Oysa, bu çalışmanın da seçim kanunu ile birlikte görüşülmesi gerekiyor. Yıllardır tartışılan ancak bir türlü yapılamayan bu değişikliklerin millî iradenin tam ve hakkıyla Meclis’te temsil edilebilmesi için yapılması gerekenler gözden kaçırılıyor. Bunun sebeplerinin başında da liderlerin milletvekilleri üzerinde tam hâkimiyetinin olmasından dolayı, bunu kaybetmemek için bu değişikliğe sıcak bakmamaları geliyor. Hep söylenegelir ve doğrudur da, bu seçim kanunu ile tam olarak ismini koymak gerekirse “liderler sultası” oluşturuluyor. Lider kimin, hangi ilden, kaçıncı sırada milletvekili adayı olacağını belirliyor. Bir kişinin milletvekili adayı olup olmayacağı liderin iki dudağı arasında. Böyle olunca da o kişi milletvekili seçildiğinde liderinin sözünden çıkamıyor. Yani bir bakıma milletin değil, liderinin vekili oluyor. Bu durum da demokrasi ile bağdaşmıyor. Elbette parti disiplini olacak, ancak milletvekili kendisine ters gelen bir kanunda dahi lidere veya genel merkeze ters düşmemek adına istemeye istemeye de olsa liderinin veya parti yöneticilerinin istekleri doğrultusunda oyunu kullanmak durumunda kalıyor. Kabul etmezse de ya partiden atılıyor, ya da başka yöntemlerle susturuluyor. Bu yüzden de parti içi demokrasi bir tarafa bırakılıyor. Türkiye’nin mutlaka bu açmazdan kurtulması gerekiyor. Öncelikle parti içi demokrasi getirilmelidir. Ta il, ilçe üyelerinden, delegeler seçimlerine kadar ön seçim yapılmalıdır. Bunun için de geçmişte olduğu gibi tercih sistemi ve büyükşehirlerde daraltılmış bölge sisteminin getirilmesi en başta yapılması gereken değişiklikler. Büyükşehirlerde bu sistem uygulanmazsa; meselâ İstanbul’da 84 milletvekilinin halkın tanıması mümkün olmuyor. Tercih sistemi de millet kendi vekilini kendisi seçeceği için gereklidir. Millet kime oy verdiğini bilmeli ki, ondan hesap sorabilsin. Liderler iktidara gelmeleri durumunda ekonomi, eğitim, sağlık gibi ihtisas isteyen konularda bazı kimseleri Meclis’e taşımak isteyebilirler. Bunun için de genel başkana belirli bir kontenjan ayrılması da tabiîdir. ««« Sözün özü şu: Milletin iradesinin sandığa tam olarak yansıması için, milletin “benim milletvekilim” diyebilmesi için siyasî partiler kanununun da bu aşamada mutlaka değişmesi ve demokratik hale getirilmesinin zarureti vardır. Demokrasinin güçlenmesi için kesinlikle liderler sultasına son verilmelidir. Bunun için de seçimlerde adayları belirleme yetkisi genel merkez ya da genel başkandan alınmalı, bunun için yasal düzenleme yapılmalıdır. Demokrasiyi daha ileriye götürmek için de bu kanunların değişmesi gereklidir. Çünkü, demokrasinin asıl unsuru olan siyasî partiler demokratikleşemezse ülkenin demokrasisinin gelişmesini beklemek de mümkün olmaz. Bunun içinde ta beldeden başlayarak, ilçe, il ve büyükşehirlerde partilerin her kademesinde seçimlerin demokratik yollarla yapılması lâzımdır. Demokrasi, halkı kendi seçtiği temsilcileri ile kendi kendini yönetmesi olarak tanımlanır. Öyleyse bunun kuralları da uygulanmalıdır.
19.03.2010 E-Posta: [email protected] |