Mehmet KARA |
|
Yeni anayasa sıkıştıkçahatırlanıyor |
Son günlerdeki tartışmalar üzerine hükümet yeniden kısmî anayasa değişikliğini gündeme getirmeye hazırlanıyor. Millet olarak son yıllarda buna iyice alıştırıldık. Ne zaman sıkışılsa yeni sivil bir anayasa yapılacağı söyleniyor, sonra “krizden ve sıkışıklıktan” çıkıldıktan sonra unutulup gidiyor. Tâ ki, yeni bir sıkışıklığa kadar. Şimdi de böyle bir durum söz konusu.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İspanya’ya giderken yaptığı “Anayasa değişikliği için referanduma gidebiliriz” açıklamasının ardından harekete geçen AKP kurmayları hazırlıklarını sürdürdükleri anayasa değişikliği paketine hız verdiklerini açıkladılar. AKP anayasa değişiklik paketinde yer alacak maddeleri belirlemeye çalışırken, paket kapsamına hangi maddelerin gireceğinin Pazartesi günü yapılacak MYK toplantısında gündeme getirileceği belirtiliyor.
Kulislere göre, muhalefet partilerinden destek gelirse, pakette yer alacak maddelerin metinlerinin yazılması için ortak bir çalışma yapılacak. Muhalefetten “hayır” cevabı gelmesi durumunda ise AKP kendi paketini Meclis Başkanlığı’na sunacak. Pakete muhalefet destek verirse paket referanduma gerek kalmadan kabul edilmiş olacak. Destek gelmezse oylar 330 ila 367 arasında kalacağı için referandum zorunlu hale gelecek. Bu durumda en geç Haziran ayında sandık vatandaşın önüne konulacak. Şimdi konuşulan bu.
Peki pakette neler olacak? HSYK’nın yapısı, askerlere sivil yargı yolu konusu, doğrudan anayasaya dahil edilecek. Anayasa Mahkemesi’nin yapısı, parti kapatmaların zorlaştırılması, kamu denetçiliği sistemi olan ombudsmanlık, yüzde 1 dahi oy alan partinin Meclis’te temsil edilmesi için Türkiye milletvekili sisteminin getirilmesi, insan onuru ve çocuk hakları, pozitif ayrımcılık ve kişisel verilerin korunması konusu gibi değişiklikler olacak.
Bu değişikliklerden bazılarının AB’nin talep ettiği değişiklikler olduğu dikkat çekiyor.
* * *
Yıllardan beri Türkiye’nin artık 12 Eylül ihtilâlinin hazırladığı Anayasa ile yönetilemeyeceği, bu yüzden demokratik, özgürlükçü ve sivil bir anayasa yapılması gerektiği söyleniyor. Ancak adım atılmıyor. Bu durumu veciz bir şekilde ortaya koyan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ilginç bir değerlendirmede bulundu. Şu andaki Anayasa’nın birinci sınıf bir demokrasiye yakışmadığı konusunda herkesin hemfikir olduğunu söyledikten sonra “Ancak ‘hadi değiştirelim’ dediğinizde, şöyle bir etrafınıza, arkanıza bakıyorsunuz kimse kalmamış. Sivil toplum sessizleşiyor, muhalefet partileri yok, 1-2 sene sonra bakalım diyor. Türkiye için bu gerekliyse neyi bekliyoruz, niye bekliyoruz?” dedi. (Zaman, 25.2.2010)
Bu durumda şunu sormak gerekmez mi? Bu anayasayı kim değiştirecek? Anayasanın Meclis’te değişmesi gerekiyor. Ancak tasarı, taslak veya metnin de hükümet tarafından getirilmesi gerekiyor. Şimdi Babacan’ın sorduğu soruyu biz soralım: “Sivil anayasa için neyi bekliyoruz, niye bekliyoruz?
* * *
Gündeme gelen en önemli anayasa değişikliği şüphesiz ki, son günlerdeki tartışma konusu olan yargı reformu konusu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hafta içinde yüksek yargı organları olan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay Başkanlarının bu konudaki görüşlerini aldı. Bunları Adalet Bakanına da iletti ve onun da fikrini aldı.
Erdoğan’ın “Yargı reformu çerçevesinde bir anayasa değişikliğinin geleceği söyleniyor. Bu çerçevede bir anayasa değişikliği bekleyecek miyiz?” sorusuna, “Bizi izlemeye devam edin. Çalışmalarımız devam ediyor” demesi karşısında “7.5 senedir izlendiği gibi mi?” sorusu akıllara geliyor.
Bu safhada muhalefet partilerinin gündeme getirilecek yargı reformuna destek vermeyecekleri belli. Yüksek yargının da hükümetin hazırlığı içinde bulunduğu bir yargı reformuna sıcak bakmadığı ortaya çıktı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın “manifesto” denilen konuşmasında dile getirdiği, “Yargı bağımsızlığı için gerekli adımlar atılmadı. Sorunları çözmesi gerekenler, yargı reformunu ancak siyasî kavgalar ortamında hatırladı. Kuvvetler arasındaki sınır çatışmalarını büyüterek, toplumu taraf olmaya zorladık” demesi dikkat çekici ve bir gerçeğin altını çizmesi açısından önemli. Gerilim yükseldiği bir ortamda reformların dile getirilmesi işi yokuşa sürmek anlamına geliyor.
Bu aşamada yargı reformunun çıkması çok zor görünüyor. Meclis’te kabul edilse bile hükümetle yargı arasındaki kriz tekrar ortaya çıkacaktır. Böyle kavga sonrası reformların yapılamayacağı da ortadadır. Hele muhalefetin destek vermesini beklemek de hayalperestlik olur. Bunun ardından “Bakın biz yapmak istedik, ama muhalefet ve bazı çevreler engel oldu” sözünün de artık geçerliliği kalmadı. Millet yutmuyor artık bunları.
Fırsat kaçtı bir kere…
27.02.2010
E-Posta: [email protected] 27.02.2010 E-Posta: [email protected] |