19 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

Düşünmeden mi konuşuyorlar; konuştuklarını mı düşünüyorlar?

BİRİNCİ ihtimal zaten ciddi sorun da... İkincisi vahim. “Devletin üç büyükleri”nin aynı güne denk gelmiş birer sözü üstüne, düşündüklerimi yazacağım; yazdıklarımı düşündüğüm için!

*

1. GENELKURMAY BAŞKANI (Etrafındaki gazetecilere hitaben) “Askeri Ceza Kanunu 95’inci madde var. Biliyor musunuz ne olduğunu? Ast-üst ilişkilerini zedelemek üstüne. Vallahi siz bilirsiniz. Şimdiye kadar kimse hakkında suç duyurusunda bulunmadık. İhlal ederseniz 95’e girersiniz. 6 aydan 3 yıla kadar ceza.”

“Astlık üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir ve komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir veya tezyif edici fiil ve harekette bulunanlar altı aydan üç seneye kadar hapsolunur’’ şeklindeki 95/4’ün altında 94/5 diyor ki. “Suçların basın yoluyla işlenmesi halinde ceza artırılarak verilir.” Ceza da tehdit de aslında katmerli! Maddenin doğrudan hedefi olmuş gazeteciyim. Genelkurmay 2007’de 6 aydan 3 yıla hapis için suç duyurusu yapmıştı.

Astsubay, uzman jandarma, uzman çavuş, sivil memur... “Alttaki astlar" üstüne epeyce yazmıştım. Suç duyurusu, belli ki o birikimle, bir yazının “cenazelerine üst rütbelilerin de gittiği astsubayların, özellikle de tamamen dışlanan uzman çavuşların, sağ iken de insan yerine konması” cümlesineydi.

Astların maruz kaldığı ayrımcılık, kötü muamele “güven hissini yok edici” değilken, “münasebetleri zedelememişken” yazmak, tartışmak sorun oluyordu... Nedense binlerce ast da yazdıklarımı besliyor, haklı buluyordu!

Üstelik o yazı, “Şehit yarbay” için yazılmış, onu zırhlı araçtan mahrum bırakan, yetersiz çelik yelek dağıtan sistemsizliği: büyük meblağlardaki açık ve gizli bütçeyi, fonları, örtülü ödeneği, askeri vakıfları, OYAK’ın devasa imkânlarını eksiklere seferber edememiş sistemi sorgulayan yazıydı.

İfade verdim; Cumhuriyet Savcısı Nurten Altınok da “kapak” olacak hukuk yorumuyla, “Bu ifade özgürlüğüdür. Toplumda olduğu gibi orduda da hoş görülmelidir. Gerçeklere dayalıdır. Gazetecilik ve insanlık gereği Silahlı Kuvvetlerde bir sınıfın içinde bulunduğu durumu dile getirmiştir” dedi. Dava açmadı! Genelkurmay Başkanı, haksız ve yanlış “tehditkâr hatırlatma” yerine, göreve başlarken “astlar”a verdiği “asker sözü”nü hatırlasaydı, “ast-üst ilişkileri” daha az zedelenirdi! www.emekliassubaylar.org sitesine bakın; dün “Sn. Başbuğ’un astsubaylara verdiği sözü tutması için 166 günü kaldı” yazıyordu. Bugün 165 kaldı!

2. BAŞBAKAN: “100 bin kaçak Ermeni’yi geri gönderebiliriz.”

Nerden baksan vahim. “Kaçaklık” hukuk dışı ise göz yuman bu hükümet. Göz yumma komşuya insanlıksa, ekmek için gelmiş insanları şimdi tehdit masasına, kendi hayatlarıyla birlikte ve korkutarak sürmek insanlığın neresine sığıyor! Hep aynı hikâye. Demokrasi, insanlık, açılım, büyüklük derken... o büyüklük birden “üstünlük” diye tezahür ediyor: İşçiden memura, köylüden yabancıya, gazeteciye “tehdit parmağı” sallanıyor.

Bir gün “Roman”a itibar veriyorsunuz; harika. Ertesi gün başkasını sürmekle tehdit ediyorsunuz! Aynı, Batı’da birilerinin de bizlere yapmak istediği gibi!

3. CUMHURBAŞKANI: “Global krizde tsunami bizim gemiyi salladı, gemi sağlam olmasa mahvolurdu; oysa tabak, çanak kırıldı, o kadar.”

Cumhurbaşkanı krizin etkilerini hafif görüp teselli bulabilir. Ama İşsiz kalmış, hayatları kırılmış, intihar etmiş, batmış, umutları yok olmuş, çocuğunu aç bırakmış onca insan varken, “tabak, çanak kırıldı” demek için, diğer iki “büyük” gibi, ya düşünmeden konuşması ya da konuştuğunu hakikaten böyle vahim düşünmesi lazım. Binlerce “kırık, bitik” hayat, demek ki Afrika’dan”tabak, çanak” gibi görünüyor Cumhurbaşkanı’na!

Umur Talu, Haber Türk / 18.3.2010

19.03.2010


Yeni bir kapatma dâvâsı mı?

MEHMET Baransu’nun kulağı kesiktir, kaynakları sağlamdır. Dün akşamüstü yine önemli bir “bilgi” ile geldi büroya: “AKPye karşı yeni bir kapatma davasının hazır olduğunu işittim. Davayı bu cuma bile açabilirlermiş.”

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’dan ve onu bu konuda heveslendirmekten birtürlü vazgeçmeyen sivil ve üniformalı bürokratlardan beklenmeyecek şey değildi. Yine de içimden bir “pes” yükseldi: Toplum düşmanlığının bu kadarına pes...

Hukuku, iktidar mücadelesine alet etmenin bu kadarına pes... Sonra Yalçınkaya’nın tam iki yıl önce, 17 Mart 2008’de, AKP aleyhine açtığı kapatma davası geldi aklıma.

İnternetten “kes yapıştır” usulü derlenmiş haber kupürleriyle hazırlanan, siyasi lugatımıza “google davası” olarak geçmeyi hak eden bu fütursuz yargı darbesi girişimi yarım kalmıştı kalmasına...

Ama hükümet partisi de, böylesi bir iddianameyi ciddiye almayı kendine reva gören Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olarak mimlenivermişti.

Komikti, hüzünlüydü ama gerçekti.

Baransu’yla. getirdiği “bilgi” üzerine konuşurken, “son dakika” flaşıyla, “Anayasa Paketi kesinleşti” başlığı geçiyordu televizyonların ekranından.

Başbakan Erdoğan, dün gün boyu hukukçu kurmaylarıyla toplanıp 12 maddelik bir anayasa değişikliği paketine son şeklini verdi. Ve beklendiği gibi, paketteki en önemli maddelerden biri, siyasi parti kapatmanın zorlaştırılması...

Hükümet, nihayet seçmenin bir partiye gösterdiği güven ve teveccühü yargı darbeleriyle hükümsüz kılmaya çalışan zihniyetin önünü kesecek bir değişiklik için hazır.

“Şiddete bulaşmadığı sürece bir siyasi partinin kapatılamayacağı” esası hayata geçecek. Anayasa’nın 69. maddesi Venedik Kriterleri’ne uygun hale getirilecek.

Ekranlardaki bu başlık, “AKP’ye karşı yeni kapatma davasının eli kulağında” bilgisi ile birleşince, darbeci cenahın, bir tür “yangından mal kaçırma” operasyonu başlattığı geliyor insanın aklına.

Komik ve hüzünlü bir fikir... Ama gerçek olabilir mi?

Bu soruyu, muhtemel bir kapatma davasının birinci derecedeki hedeflerine sordum dün.

Bütün günü Başbakan’la birlikte. Anayasa değişikliği paketi üzerinde çalışarak geçiren üst düzey bir hükümet yetkilisi, “Partiniz hakkında yeni bir kapatma davasının çok yakında açılmasını bekliyor musunuz?” dediğimde, şu cevabı verdi:

“Dört beş aydır böyle bir hazırlık olduğunu herkes gibi biz de duyuyoruz, zaten gazeteler de yazdı. Başsavcı da, malum, ‘onlar hissederler' diye keramet buyurdu. Şu anda böyle bir şey beklemiyoruz ama Başsavcı, elinde bu yetki varken akşamdan sabaha dava açabilir.”

Aynı yetkili, “AKP hakkında bir kapatma davası açılmasının çok yanlış olacağını ilgili çevrelere ilettiklerini” de söyledi; buna karşın, son günlerde, “kapatma yönünde hızlı bir hazırlık duyumu almadıklarını” özellikle vurguladı.

Ama ben, bir kaynaktan “Cuma günü dava açılabilir” bilgisini aldığımızı aktarınca, “Bu İşler hep cumaları oluyor zaten, borsayı düşünüyorlar herhalde” demekten de geri durmadı ve ekledi:

“Kapatma davası olmaz mı? Oldu, oluyor, olacaktır...”

Bu hükümet yetkilisinin “Eli kulağında bir davayı duymadık ama duysak da şaşırmayız” anlamına gelen sözlerinden sonra, AKP’nin ileri gelen bir başka ismine aynı “bilgi”yi aktarıp benzer sorular sordum.

Aynen şöyle dedi: “Maalesef bu anormallikler Türkiye’de normal hale geliyor. Her an her şey olabilir. Çünkü bazılarında demokrasi mevhumu, izan, vicdan söz konusu değil. Önceki kapatma davasını hatırlamıyor musunuz?”

(...)

Bu konuşmalardan sonra, yazının başına oturdum.

Taraf yazıişlerinde karar verdiğimiz üzere, Baransu’ya ulaşan istihbaratı şimdilik bir “iddia”, bir “duyum” olarak dikkatinize sunup, bu konudaki ilk tepkileri hükümet kulisinden aktarmak için... İstihbaratın “yanlış” çıkacağını ve hayırlı cumanın hayırsız bir dava haberi getirmeyeceğini umarak.

Yasemin Çongar, Taraf / 18.3.2010

19.03.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl