Mehmet KARA |
|
Siyasetin görevi |
Siyaset çare üretemez hale geldiğinde, adeta kendisi de bir sorun oluyor. Siyasetin ana görevi ülkenin ve vatandaşın sorunlarını çözmektir. Ancak bir süredir Türkiye’de öyle mi? Hayır. Tam tersine sorunların merkezi… Uzlaşı ve mutabakat kültürü yok oldu. Siyasette üslûpsuzluk çok ileri boyutlara çıktı. Birinin ak dediğine diğeri kara diyor. Uzunca bir süredir Türkiye’deki siyaset kurumu şöyle işliyor. Muhalefet, iktidar ne yapıyorsa yanlış, iktidar da muhalefet ne teklif ederse, ya onu küçümseme, ya da “İktidar biziz, millet onlara muhalefet görevi verdi. Bizim dediğimiz olur” mantığı ile hareket ediyor. Böyle olunca da birçok mesele çözümsüz kalıyor. “Kürt sorunu ya da demokratik açılım” denilen son çalışmada da aynısı oldu. Koordinatör-lük görevi verilen İçişleri Bakanı Beşir Atalay, siyasî partiler, sivil toplum kuruluşları, gazeteciler, şehit yakınları gibi birçok kişi ve kurumla görüşmeler yaptı. Atalay görüşme yaparken, muhalefet partileri öyle sert açıklamalar yaptılar ki, işi “vatan hainliği”ne kadar götürdüler. Muhalefetin bu sert çıkışları karşısında iktidar kanadı da adeta galeyana gelip, daha ağır eleştirilerle karşılık verdi ve son yıllardaki siyasetin çözüm üretemediği bir kere daha ortaya çıktı. Daha ortada ne bir açılım, ne de nelerin yapılacağı dahi yokken, daha baştan “istemezük” yaklaşımı ne kadar yanlışsa, iktidar partisinin bir yetkilisinin “Erciyes’te kurt olup Ankara’da susmak olmuyor. Orada da uluyorsan, burada da uluyacaksın” demesi de işi çözümsüzlüğe götürmek için bahane oldu ve yanlış olmuştur. Çünkü karşılığında, “İt ürür, kervan yürür” cevabı geliyor ki, çözümsüzlük daha da artıyor. Bu tartışmalardan sağlıklı bir karar çıkar mı, elbette çıkmaz. Daha meselenin ne olduğu konusunda dahi anlaşamayan siyaset, ortada duran meseleyi nasıl çözecek ki? Neyse ki geçen hafta bu konuda tartışmalar daha ileri gitmedi. Bu süre içinde Beşir Atalay açılım konusunda gelinen mesafeyi anlatmak için gazetecilerin karşısına geçti, ancak açıklamada neler olacağından ziyade, nelerin olmayacağını açıkladı. Çalışmalar başladığı andan itibaren açılımın yapılabilmesi için anayasanın değişmesi gerektiği söylenmesine rağmen, anayasa değişikliği olmayacağını, af diye bir kavramı zikretmediklerini söyledi. Yani, son açıklamalara göre açılımın öyle göründüğü gibi büyük olmayacağı anlaşılıyor. Son sözü Meclis söyleyeceğine göre, iktidarın sayısal gücü olsa da görünen o ki, Meclis’te işi çok kolay olmayacak. Ne yazık ki, hayal kırıklığı devam edecek gibi görünüyor. * * * Oysa geçen hafta yapılan bir araştırmada milletimizin artık çözüm istediği ortaya çıktı. Millet siyasetçilerden mutabakat istiyor. Siyaset Ekonomi Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) ile Pollmark Araştırma Şirketi tarafından birlikte yapılan “Türkiye’nin Kürt Sorunu Algısı” araştırmasında en önemli tesbitlerinden biri de toplumun bu meselenin çözüm adresi olarak siyaset kurumunu gördüğü oldu. Araştırma, milletin büyük çoğunluğunun meselenin bir mutabakat çerçevesinde çözülmesini istediğini gösterdi. Milletimiz partilerin bu konudaki görüşlerine bakın araştırmada ne diyor: Ankete katılanların yüzde 64’ü CHP’nin Kürt açılımına yaklaşımını ‘olumsuz’ buluyor, sadece yüzde 16’sı olumlu buluyor. MHP’nin hükümetin açılım politikasına ilişkin tutumunu olumsuz bulanların oranı yüzde 62. DTP’nin yaklaşımının olumsuz görenler yüzde 41. Hükümetin açılımını olumlu bulanların oranı yüzde 43. AKP seçmeninin yüzde 60’ı, CHP seçmeninin yüzde 33’ü ve MHP seçmeninin yüzde 40’ı partilerinin tutumlarını olumlu buluyor. “Sizce, Türkiye’deki Türk, Kürt, Laz, Çerkez gibi farklı kökenden gelenleri bir arada tutan en önemli bağ nedir?” sorusuna verilen cevaplar siyasetçilerin nelere dikkat etmesi gerektiğini ortaya koydu. Ankete katıların büyük bir çoğunluğu “din” ve “kardeşlik duygusu” demişler. Fazla söze gerek var mı? * * * Şöyle geriye doğru bakarsak... Siyaset son 7 yılda “özgürlük ve demokratik açılım” alanında hangi meseleyi çözdü ki? Yıllardır, binlerce mağduriyet oluşturan başörtüsü sorununu mu, ihtilâl anayasasını değiştirip sivil anayasa oluşturmayı mı, Kur’ân öğrenimine getirilen yaş sınırlamasını mı? Hangisini? Bu açılımların birçoğu gündeme dahi gelmedi, gelenler de siyaseti kavga kültürü olarak görenler tarafından ya tuzaklar kurularak, ya da millet istemesine rağmen sırf muhalefet olsun diye engellendi. Millet isteklerini anketlerle ortaya koyuyor ve diyor ki, “İşlerinizi mutabakatla çözün. Biz size sorunlarımızı çözün diye görev verdik. Görevinizi yapın… Yoksa cevabını demokratik yollarla veririz” Siyasetçiler de milletin bu sesine kulak vermeli… 05.09.2009 E-Posta: [email protected] |