H. İbrahim CAN |
|
Abhazya ve Güney Osetya Rusya'ya doğru kayarken |
8 Ağustos 2008 sabahı Gürcistan ordusunun Güney Osetya’nın başşehrine girmesiyle patlak veren 5 günlük savaşın yıl dönümünde Putin Abhazya’daydı. Abhazya ve Güney Osetya’nın hâmiliğini daha ileri safhaya taşıyacağını ilân etti. Abhazya’ya 350 milyon dolarlık yardım yapacağını, oradaki üslerini güçlendireceğini ve asker sayısını arttıracağını ilân etti. Rusya ve Nikaragua dışındaki ülkelerin bağımsızlığını ilân eden bu iki cumhuriyeti tanımamasını da önemsemiyordu: “Abhazya’nın Rusya’dan başka ülkenin tanımasına ihtiyacı yoktur”. 12 Ağustos 2008’de varılan ateşkes anlaşması iki tarafın da savaş öncesi konumlarına dönmelerini öngörmekteydi. Bu şart hatırlatıldığında, Putin, bu iki ülkenin bağımsızlığını kazanmış olması dolayısıyla, bu hükmün geçersiz hale geldiğini iddia ediyor. Hatta alay eder gibi NATO üyesi ülkelerin Amerika’nın baskısıyla kendilerini desteklemekten kaçındığını söylüyor. Sarkozy ise öncülük ettiği bu anlaşmanın Rusya’nın askerî genişleme politikasıyla bozulduğu tepkisini veriyor. Gürcistan ise bu duruma isyan etmekten başka bir şey yapamıyor. Rusya her ne kadar Abhazya ve Güney Osetya’yı “paydaş devlet” ilân etse de, uluslar arası uzmanlar bu gelişmelerin Rusya’nın Abhazya’yı ilhak nihaî hedefine yönelik adımlar olduğunu söylüyor. Washington’daki Miras Vakfından Rusya Uzmanı Ariel Cohen, bu görüşte olan uzmanlardan. Rusya’nın bu adımlarla aynı zamanda kendi nüfuz bölgesinde güç gösterisi yapmayı amaçladığı görüşünde. Son gelişmelerin gösterdiği tabloyu şu şekilde özetlemek mümkün: BM dahil bütün uluslar arası kurumların tanıdığı Gürcistan’ın savaş öncesi sınırları artık hayal. Bu duruma dönülmesi Rusya’nın bu politikaları karşısında imkânsız. Rusya’nın herhangi bir uzlaşmaya yaklaşmasını beklemek de hayalcilik olacaktır. Bu durumda Abhazya ve Güney Osetya’nın durumu ne olacak? Türkiye’nin bu konuda nasıl bir tutum izlemesi gerekiyor? Bu iki soruya verilebilecek cevapların ucu açık olması şart. Öncelikle biz de –başka gelişmeler olmazsa- özellikle Abhazya’nın Rusya tarafından resmen değilse bile fiilen ilhak edileceğini düşünüyoruz. Türkiye’nin çıkmazı ise bir yanda Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğü içindeyken, öbür taraftan ülkemizdeki Abhaz ve Oset kökenli vatandaşlarımız dolayısıyla, derin tarihsel ve kültürel bağlarımız bulunan bu iki ülke ile ilişkilerini dengeli kurması zorunlu. Bu çıkmazın kısa sürede çözümü imkânsız. Ancak bizim de desteklediğimiz ve zaman içinde gerçekleşmesini öngördüğümüz gelişme, ilhakın önlenmesi için bu iki ülkenin bağımsızlığının tanınması gereğinin Gürcistan tarafından da kabullenilmesi. Böyle bir kabulün gerçekleşmesi halinde ilk tanıyacak ülkelerin başında Türkiye’nin gelmesi gayet tabiî olacaktır. Rusya’nın bu bölgeye daha çok askerî güç yığmasının bizi ve tarihsel bağlarımız bulunan Kafkas milletlerini rahatsız edeceği unutulmamalıdır. 14.08.2009 E-Posta: [email protected] |