Herkesin kafasındaki soruyu bir öğrenci Başbakan Tayyip Erdoğan’a sordu: “Bizi bu darbe anayasasından ne zaman kurtaracaksınız?…”
Öyle ya, 22 Temmuz seçimlerinden önce “Sivil anayasa yapacağız” diyerek yola çıkılmış, seçimlerin ardından da bilim kuruluna yeni anayasa taslağı hazırlattırılmıştı. Sonrasında partide kurulan çalışma gruplarında bu taslağa son şeklini vermek için toplantılar yapılmış ve 2008 yılının başında çalışmanın son aşamasına gelindiği duyurulmuştu. Ancak 2008 yılında yeni bir anayasa için hiçbir adım atılmadı. Değişiklik rafa kaldırıldı ve iki maddelik anayasa değişikliği gündeme getirildi. Sonrası malûm… Türkiye’nin ihtilâl anayasasından kurtulması için bir fırsat yakalanmıştı. Ancak irade eksikliği ya da izlenen yolun yanlışlığı sebebiyle yeni anayasa bir türlü gündeme getirilmemişti.
Bu aşamadan sonra hükümet yeni bir anayasa yapacak mıydı, yoksa bu anayasa ile Türkiye devam mı edecekti? Öğrencinin sorusu bu bakımdan önemliydi.
Erdoğan’ın “Nisan” yani seçimlerden sonrayı adres göstermesi anayasadan kurtulmayı isteyen birçok kişiyi heyecanlandırdı, sevindirdi, ümitlendirdi.
Ancak peşinden hem iktidar kanadından, hem de muhalefet kanadından gelen yaklaşımlar ümitleri kırdı. Ancak biz ümitsiz değiliz. Eninde sonunda Türkiye bu ihtilâl anayasasından kurtulacaktır. Bunu yapmak kime nasip olacak, mesele oradadır.
Erdoğan’ın “Nisan” dedikten sonra topu CHP’ye atması daha baştan topu taca atması anlamına geliyor. Başbakan bir değişiklik yapıldığı takdirde CHP’nin yine Anayasa Mahkemesine götüreceğini, bunun da ülkeyi yeni bir gerilime sokacağını söylüyor. Bunun için en azından “asgarî müşterek”lerde uzlaşılabileceğini ifade ediyor.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ise, zaten 1982 Anayasasının birçok maddesinin değiştirildiğini, 20-30 maddesinin daha değiştirilmesiyle 82 anayasasının muhtevasının da değiştirilmiş olacağını, böylelikle de “sivil bir anayasaya dönüşmüş olacağını” söyleyerek Nisan’dan sonra da “yeni ve sivil bir anayasa”nın hazırlanamayacağına işaret ediyor. Bu zaten yamalı bohça haline gelen 82 Anayasasına bir yama daha atmak anlamına geliyor. Böyle bir yama ile “1982 Anayasasının ruhu” hâlâ duracağı için 20-30 madde değiştirmekle sivil bir anayasa olacağını söylemek “aldatmaca” olarak önümüze çıkıyor.
Muhalefete gelince… MHP ve DTP temkinli davranıyor. CHP ise kesin “retçi”…
Oysa son günlerde açılım açılım üstüne açılım yapan, geçmişte hazırladığı anayasa taslaklarında “Devleti kutsayan 1982 Anayasası yerine bireyi baskılardan koruyan yeni bir anayasa yapılsın” diyen bir partiden beklenen peşinen “Biz yokuz” demesi değildir. Hiç değilse seçime kadar (!), kendi ezberini bozup, “Yeni anayasa yapılsın” açılımı yapmasıdır. Anayasa değişikliği için sadece “dokunulmazlıkları” konuşacaklarını, onun dışında başka değişiklikleri görüşmeyeceklerini söylüyorlar. Bu tavır hiç sürpriz değil. CHP’de kendinden bekleneni yaptı.
* * *
Uzlaşma komisyonuna bir parti grubu üye vermediği takdirde yeni anayasayı gündeme getirmek için “uzlaşma komisyonu”nun kurulamayacağı görülüyor. Zira, şu anda uzlaşma aramanın işi yokuşa sürmekten başka bir işe yaramayacağı da ortada. Çünkü, Toptan’ın partiler arası uzlaşma komisyonu kurma girişimlerine CHP daha öncede üye vermemişti.
Bu aşamadan sonra başka formüller aramak gerekiyor. Bunun için de TBMM Başkanı Köksal Toptan’a büyük görev düşüyor. Yeni anayasa hazırlanırken de toplumu oluşturan bütün kesimlerin görüşlerinin dikkate alınması gerekli. 82 Anayasasından “ihtilâl anayasası” olarak bahsedilirken, yeni anayasadan da “AKP anayasası” diye bahsedilmemesine meydan vermemek gerekir.
Şu anda görülen manzara şu: “Anayasanın tamamını ihtilâlciler değiştirebilir, ama milletin seçtiği Meclis değiştiremez…” Bunun başka izahı yok. Bunda bir garabet yok mu? Herkes suçu başkasında arayacağına dönüp kendine bir bakmalı. “Nerede hata yaptım? Niye bu noktaya geldi?” diyerek özeleştiri yapmalı. Artık Türkiye 27 sene sonrada olsa yeni bir anayasayı yapmayı başarabilmeli. Bu olursa demokrasinin zaferi olur. Meclis’i böyle bir görüntüden kurtarmakta yine Meclis’e düşüyor.
Sözün özü… Türkiye’nin artık ihtilâl anayasasından kurtulması gerekiyor. Yeni anayasa yapmak için da kararlılık ve irade gerekiyor. Çünkü, demokrasi ve özgürlükler kararlı olunduğu zaman genişler. Türkiye’nin öncelikli meselesi demokratik ve özgürlükçü bir anayasa olmalıdır. Türkiye’nin pek çok meselesinin çözümü de yeni anayasanın hazırlanabilmesinde yatmaktadır. Hiçbir bahane artık yeni bir anayasanın yapılmasını engellememelidir.
20.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|