Sınırötesi operasyon sancılı bir sürecin neticesinde gerçekleşmişti. Şimdi de “ansızın” bitişinin başlattığı ilginç tartışmalar gündemde.
Tartışmaların odağında Genelkurmay var.
İç ve dış kamuoyunda “sürpriz” olarak yorumlanan çekilmenin ABD baskısıyla olduğu yönündeki algılama ve buna bağlı olarak dile getirilen eleştiriler Genelkurmay’ı rahatsız ediyor.
Org. Büyükanıt’ın “İspatlasınlar, üniformamı çıkarırım” tepkisi, eleştirilerin önünü kesemedi.
Özellikle CHP ve MHP cenahlarından gelen tenkitlerin askerde had safhaya çıkardığı rahatsızlık son derece sert bir açıklamayla dile getirildi.
Baykal ve Bahçeli’nin söylemleri için “Hainlerden fazla zarar veriyor” ifadesi kullanılabildi.
Ve buradan hareketle, açıklama, adresi muhalefet olan bir “muhtıra” olarak değerlendirildi.
Bu gelişme Türkiye’de bir ilk. Şimdiye kadar askerin muhtıraları hep iktidarı hedef alırdı. Ya da Genelkurmay adına yapılan açıklamalar, irticaî/bölücü olarak nitelenen kesimlere yönelik olurdu. Şimdi muhalefete ateş püskürülüyor.
“Hainlerden fazla zarar veriyorlar” suçlamasının muhataplarının, öteden beri askerle içli dışlı olan, hattâ “Ordu CHP el ele” sloganlarıyla ve “Ordu+CHP=iktidar” formülleriyle anılan CHP ile, aynı şekilde yıllardır askere en yakın parti olarak bilinen ve hattâ “askerin ve MGK’nın siyasî uzantısı” olarak nitelenen MHP olması, hadiseyi daha da ilginç hale getiriyor.
Askerin öfkesinin alışılmadık şekilde bu adreslere yönelmesi, başından beri Genelkurmay’la ilişkileri sıkıntılı giden veya öyle görünen AKP’nin işine yarar mı, doğrusu zor.
Çünkü sınırötesi harekâtın bitirilişiyle ilgili olarak muhalefetin eleştirilerine Başbakanın verdiği cevaplar, Genelkurmay’ı yeni bir açıklama yapmaktan alıkoyamadı. Anlaşılan o ki, asker muhalefete karşı hükümet tarafından savunulan bir konumda olmayı kendisine yakıştıramadı.
Ve askerî bir harekâtın siyasî boyutlarının hükümetle muhalefet arasında gergin tartışmalara konu edildiği bir ortamda, asker bu çıkışıyla ister istemez siyasî tavır almış durumuna düştü.
Bunun kaçınılmaz sonucu ise, söz konusu tartışmaların tabiatında olan yıpratıcılıktan askerin de olumsuz şekilde etkilenecek olması.
Şimdiye kadarki tecrübelerde askerin, kâğıt üzerinde “bağlı” olduğu hükümete karşı yaptığı çıkışları ilkesiz ve samimiyetsiz bir tavırla alkışlamaya alışık olan muhalefetin, bu kez muhtıranın kendisine yönelmesinden demokrasiye sahiplik adına çıkaracağı önemli dersler olmalı.
Konu, sebep veya gerekçe ne olursa olsun, askerin siyasete müdahil olması kesinlikle tasvip edilemez, mazur görülemez, alkışlanamaz.
Aksi halde demokrasimiz asla gelişemez.
Tabiî, asıl ders çıkarması gereken de bizzat askerin kendisi. İkide bir siyasî nitelikli açıklamalar yapma ve muhtıralar yayınlama alışkanlığı, bir zaman gelir, bunların ağırlığını kaybettiği ve artık ciddîye alınmadığı bir tabloyu getirebilir.
Bu da askere duyulması gereken, ama gerek ihtilâller, gerek postmodern müdahaleler, gerekse bunların neticesi olarak devam eden “keyfî ve başına buyruk” tavır alışlar sebebiyle önemli ölçüde zedelenmiş olan güveni iyice sarsar.
Ve bundan devlet de, millet de zarar görür.
Bu yanlışlar artık son bulmalı...
06.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|