Ahmet ÖZDEMİR |
|
Kaç çeşit uyku vardır? |
Günlük hayatımızın uzamasına veya kısalmasına sebep olan uykularımız acaba kaç çeşittir? Günlük hayatımızı 24 saatle ifade ederiz. Ancak bunun ne kadarını değerlendirebiliyoruz? Bir başka ifadeyle günün kaç saatini uyuyarak, kaç saatini de uyanık geçiriyoruz? Resûl-i Ekrem (asm) Efendimiz yatmadan önce “Allah’ım! Sen’in adını anarak ölürüm ve dirilirim (uyurum, uyanırım)” der idi. Uykudan kalkınca da “O Allah’a hamd ederim ki, beni öldükten sonra dirilten O’dur. Öldükten sonra (ba’s için) dirilmemiz de (böylece) O’na âittir” 1 buyururdu. Buradan hareketle uyku ile ölüm arasında doğrudan bir bağlantı vardır, diyebiliriz. Bazı kimselerin uyanamadan ahiret yolculuğuna çıkabildiklerini de çok duymuşuzdur. Uyanınca yapılacak bir hareketi şu hadisten öğreniyoruz: “Sizin biriniz uykusundan uyanıp da abdest aldığında burnundaki nesneyi nefesiyle üç defa dışarı çıkarsın! Çünkü şeytan uyuyanın genzinde geceler.” 2 “Geceye benzeyen gençliğim zamanında gözlerim uyumuştu. Ancak ihtiyarlık sabahıyla uyandım”* cümlesinde nasıl bir uyku ve uyanıklıktan söz edilmektedir? “Medenîlerin iftiharla dem vurdukları tenevvür-ü intibahları, benim gençlik zamanımdaki intibah kabilinden olsa gerektir. Onların misâli, rüyasında güya uyanıp, rüyasını halka hikâye eden nâim (uyuyan) meselidir. Hâlbuki rüyasında onun o intibahı uykunun hafif perdesinden derin ve kalın bir perdeye intikal ettiğine işarettir. Böyle bir nâim ölü gibidir; yarı buçuk uykuda bulunan insanları nasıl ikaz edebilir?”3 (Bediüzzaman) sözlerinde geçen “uyku, uyuyan, uyanık ve rüya” kelimeleri hangi mânâlara gelmektedir? Bediüzzaman uykuyu üçe ayırmaktadır: Gaylûle, feylûle ve kaylûle. Gaylûle, fecirden sonra, tâ kerahet vakti bitinceye kadar uyunan uykudur. Bu uyku, rızkın eksilmesine ve bereketsizliğine hadisçe sebebiyet verdiği için, sünnete zıttır. Çünkü rızık için çalışmanın ön hazırlıklarını hazırlamanın en uygun zamanı, sabahın serinlik vaktidir. Bu vakit geçtikten sonra bir rehâvet, bir tembellik ârız olur. O günkü çalışmaya ve dolayısıyla da rızka zarar verdiği gibi, bereketsizliğe de sebebiyet verdiği, çok tecrübelerle sabit olmuştur. Feylûle, ikindi namazından sonra, akşama kadar uyunan uykudur. Bu uyku ömrün eksilmesine, yani uykudan gelen sersemlik cihetiyle, o günkü ömrü uykulu, yarı uyku, kısacık bir şekil aldığından, maddî bir noksanlık gösterdiği gibi, mânevî cihetiyle de, o gün hayatının maddî ve mânevî neticesi çoğunlukla ikindiden sonra tezahür ettiğinden, o vakti uykuyla geçirmek, o neticeyi görmemek hükmüne geçtiğinden, güya o günü yaşamamış gibi oluyor. Sünnet-i Seniyyeye uygun olan uyku Kaylûle’dir. Bunun zamanı Duhâ vaktinden, öğleden biraz sonraya kadardır. Bu uyku, gece kıyamına sebebiyet verdiği için sünnet olmakla beraber, Arabistan’da, “zuhur vakti” denilen sıcaklığın şiddetlendiği zamanda meşguliyeti tatil etmek, kavmî ve muhit âdeti olduğundan, o Sünnet-i Seniyyeyi daha ziyade kuvvetlendirmiştir. Bu uyku hem ömrü, hem rızkı arttırmaya medardır. Çünkü yarım saat kaylûle, iki saat gece uykusuna denk gelir. Demek, insan böylelikle ömrüne her gün bir buçuk saat ilâve ediyor. Rızık için çalışmak müddetine, yine bir buçuk saati, ölümün kardeşi olan uykunun elinden kurtarıp yaşatıyor ve çalışmak zamanına ilâve ediyor.4 Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (asm) uyku vakti, genellikle yatsı namazından sonra ve sabah namazından önceki zamandır. Efendimiz (asm), imkân varsa öğle namazından sonra bir saat kadar “kaylûle” yapardı. Peygamber Efendimiz (asm) bununla alâkalı olarak da “Gündüzün orucuna sahur yemeği ile gecenin ibadetine de öğle uykusu ile yardımcı olunuz!” 5 buyurmuş ve bu uykunun daha ziyade gece ibadetine yardımcı olacağını ifade etmiştir. Güneşin doğuşundan yaklaşık 45 dakika geçinceye kadarki zamanda uyumak iyi karşılanmamıştır. Aslolan erken yatıp erken kalkmaktır. Sabah namazını kıldıktan sonra tesbihat, Kur’ân ve iman ilimleriyle meşgul olmalı ondan sonra işe başlamalıdır. Sabahın bereketinden istifade etmek lâzımdır. İkindi ile akşam arasında da yatmak uygun değildir. Herkes bu vakitte yatmanın zararını bizzat tecrübe ederek görmüştür. O vakitte yatıp da kalkan kişi sersem gibi olur ve kendine gelmekte güçlük çeker. Sabah vakti olduğu gibi ikindi ve sonrası da ilim ve tefekkürle değerlendirilmelidir.
Dipnotlar: * Mesnevî-i Nuriye, Habbe, s. 107, Arapça bir şiirin meâli. 1- Sahih-i Buhari, c. 14, Hadis No: 2144. 2- Sahih-i Buhari, c. 9, Hadis No: 1359. 3- Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nuriye, s. 202. 4- Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 628-629. 5- Hâkim, I, 588. 29.11.2010 E-Posta: [email protected] |