Faruk ÇAKIR |
|
Aileye tuzak |
Türkiye’yi ‘idare edenler’ aralarındaki kavgayı bırakıp ülkede ne olup bittiğine baksalar, ‘aile kurumu’nun ciddî tehdit ve tehlikeler altında olduğunu belki görebilirler. Hiç kimse, ailenin tehdit ve tehlike altında olduğu tesbitini ‘hayalî bir düşmandan bahsetmek’ olarak görmemeli. Tehdit ve tehlike çok ciddîdir ve tedbir almak da şarttır. Şunu da kabul etmeliyiz ki, tehdit altında olan ‘aile’ sadece Türkiye’deki aileler değildir. Dünyanın hemen her ülkesinde bu tehdit ve tehlike sözkonusudur. En ‘asrî aile’ bile bu tehlike karşısında muzdariptir, çare arayışındadır... Türkiye’deki sıkıntı, bindiğimiz dalı kestiğimizden habersiz oluşumuzdur. Şükürler olsun ki temelde sağlam bir aile yapımız var, ama; moda ve taklitçilik yüzünden bu yapı tahrip edilip, bozuluyor. Aslında aile yapısının bozulmaya başlaması, ‘ifsat şebekeleri’nin yıllar önce aldığı resmî ya da gayr-ı resmî kararlarla başlamıştır. Neredeyse bir asır önce başlatılan ‘güzellik yarışmaları’ ya da devlet desteğiyle düzenlenen ‘balo’ları hatırlayalım... Milletimizin maddî ve manevî sıkıntılarla karşı karşıya olduğu dönemlerde bile başta müstehcenlik olmak üzere sazlı-sözlü ‘balo’lar teşvik edilmiştir. Teknolojinin gelişmesi de ailenin tahribini hızlandırmıştır. Evlerimizin baş köşesini işgal eder duruma gelen televizyon ve ‘sanal âlem oyuncakları’ aile tahribini hızlandırmıyor mu? Bir ‘tık’ mesafesi uzakta olan bu âletler, maalesef aileyi dinamitliyor. Başta ‘dizi’ler olmak üzere sözüm ona ‘aile programları’nın cemiyete verdiği zararı başka hangi ‘düşman’ verebilir? Kimse yanlış anlamasın. Kötü programları eleştirmek, aileyi bu belâlardan uzak tutmayı tavsiye etmek ‘teknolojiye karşı olmak’ anlamına gelmez. Keşke bu âletler ailenin daha huzurlu olmasına vesile olabilseler... Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından Antalya’da düzenlenen “Din, Gelenek ve Modernite Bağlamında Bir Değer olarak Aile” konulu konferansta bu tehlikeye dikkat çekilmiş. Toplantıya katılan 600’ü aşkın akademisyen “ailenin korunması” çağrısında bulunmuş. Bazı konuşmacılar da kadınların ‘reklâm vasıtası’ yapılmasına haklı olarak itiraz etmiş. Hakikaten bu konu da çok önemli. Keşke her gün tekrarlanan bu yanlışlara her gün itiraz edilse... ‘Feminist’lerin bu konuda sessiz kalmaları da ayrıca dikkat çekilmesi gereken bir konu. Toplantıda, aileyi korumak için küresel işbirliği yapılması çağrısında da bulunulmuş. Sonuç bildirisinde de şu çağrılar yapılmış: *Devlet politikaları ailenin korunması yönünde azamî çaba göstermeli. *Boşanmayı azaltacak her türlü tedbir hayata geçirilmeli. *Aile içi şiddet önlenmeli. *Medya, aileyi tehlikeye atacak yayınlar yapmamalı. *Ailenin çocuklarıyla daha fazla zaman geçirmelerine imkân sağlanmalı. Ailenin korunması için bir değil, bin toplantı yapılsa yeridir. Benzer toplantıların mümkünse her ilde yapılması ve ‘aileyi tehdit eden tehlikeler’in ve elbette çarelerinin Türkiye’nin birinci gündem maddesi olmasını talep ediyoruz... 29.11.2010 E-Posta: [email protected] |