İsmail TEZER |
|
Risâle-i Nur’un mühim bir rüknü: Hafız Ali |
Pek çok lâhika mektubunda, kendisinden “Nur fabrikasının sahibi” şeklinde bahsedilen Merhum Hafız Ali Ağabey, Üstad Hazretlerinin oldukça üzerine düştüğü ve değer verdiği bir talebesiydi. Hazret-i Üstad onu risâlelerde, “harika ihlâsı, kuvvetli îtikadı, sadakati, Nur Talebeleriyle arasındaki irtibatı, uhuvveti” gibi bir çok sıfatıyla yâd ediyordu. Isparta’nın İslâmköy’ündeki nur hizmetlerinin inşaasında ve îfâsında son derece önemli bir yere sahip olan Hafız Ali Ağabey hakkında, Üstad Hazretleri “Risâle-i Nur’un mühim bir rüknüdür” ifadesini de kullanır. Hafız Ali Ağabeyin, Üstad’a olan bağlılığı ve sadâkati, hayatını ortaya koyacak derecede idi. Onun bu halini, Barla Lâhikasındaki bir mektupta bizzat kendi ağzından anlıyoruz: “Hayatımın her safhasından kıymetli ve o hayatı, pervâne-misâl, bir emrinin infâzına ateşte yakmaya her an hâzır olduğum kıymetli Üstadım...” Evet, hayatını Üstadı uğrunda feda etmeyi göze almış bir talebeydi Hafız Ali Ağabey. Nitekim kaderin bir cilvesi ki; mevkuf olduğu Denizli hapsinde, Üstadının yerine vefat edecekti. Daha vefat etmeden, bir hastalığı üzerine, Üstadın ona “Belki sen bana yardım etmek için, eski zamanda birbirinin bedeline hasta olması ve ölmesi gibi harika fedakârlık gösteren zatlar gibi, benim bir parça rahatsızlığımı aldın” demesi, ölümü gibi hastalanmasının da Üstadının yerine olduğunu ortaya koyuyordu. Hazreti Üstad, Hafız Ali’nin kendisinin yerine vefat ettiğini, muhtelif mektuplarındaki ifadelerinde dile getirir. Bu ifadelerden biri şudur: “..gizli düşmanlar beni zehirlediler. Ve Nur’un şehid kahramanı merhum Hafız Ali benim bedelime hastahaneye gitti ve benim yerimde berzah âlemine seyahat eyledi, bizi meyusâne ağlattırdı.” Hafız Ali Ağabeyin hizmet safahatında dikkat çeken yönlerinden biri, onun başta Hüsrev ve Sabri Ağabeyler olmak üzere, kardeşleriyle fevkalâde uhuvvet ve yekvücut halinde olmasıydı. Üstadın “Üç cesetli bir ruhun bir fıkrasıdır. Yani: Hâfız Ali, Sabri, Sarıbıçak Ali” ifadesi, kardeşlerinde ne derece fani olduğunu ortaya koyuyordu. Yine “Hâfız Ali ile Hüsrev’in birbirleriyle ciddî bir mahviyet içinde kardeşlik irtibatları” ifadesi de kardeşlik duygusundaki hassasiyetini gözönüne sermekteydi. Kastamonu Lâhikasında geçen; “Hâfız Ali’nin hakikaten müstesna bir mahviyet ve tevazuu içinde ihlâsı ve fenâfi’l-ihvan düsturunu muhafaza etmesi..”, “Hâfız Ali kardeş, senin mektubundaki tevazuun ve ihlâsın ve Hüsrev’e ait medhin ve Risâle-i Nur Talebeleri birtek vücut hükmündeki kanaatin, senin hakkında büyük bir ümidimi ve hüsn-ü zannımı tam kuvvetlendirdi” satırları da, onun hep bu özelliğine dikkat çekiyordu. Bizim tesbit edebildiğimiz kadarıyla, Hafız Ali Ağabey için risâlelerde kullanılan bazı sıfatlar şöyle: “Nur fabrikası sahibi, Nur’un şehid kahramanı, Isparta kahramanı, ikinci bir Sabri, evliyadan olan merhum Hâfız Ali, Risâle-i Nur’un mühim bir rüknü, Meyve Risâlesinin hakikatini ilmelyakin ile bilen Hafız Ali, yorulmaz, usanmaz, ciddî, samimî Hafız Ali...” Şuâlar’da, Üstad tarafından “evliyâ-yı azîmenin dairesinde ve aktabların isimleri yanında” yâd edilen Nur’un şehid kahramanı Hafız Ali Ağabey 17 Mart 1944’te Denizli’de vefat etmişti. Bu vesileyle, kendisini rahmetle anıyor, Cenâb-ı Hak’tan, onun gibi sarsılmaz bir sadakate sahip olabilmeyi nasip etmesini niyaz ediyoruz.
Selahaddin Çelebi: “Denizli Hapishanesinin sıkıntı, meşakkat, rutubet, ve betonunun insan kanını bir sünger gibi emmesine dayanamayan İslâmköylü Hafız Ali (Ergün) hastalandı ve vefat etti. (...) Hapishaneden beraet edip tahliyemizde, Üstadımızın ilk işi, Denizli'nin yeşillikler içindeki kabristanına gitmek oldu. Hafız Ali'nin kabri başında Kur'ân okundu. Üstad hazin bir duâ yaptı. Elini semaya kaldırdı. 'Bu şehid bir yıldızdır' dedi. O sırada gayr-i ihtiyarî başımızı kaldırdığımızda, semada ışıl ışıl bir yıldız parlıyordu.”
(Son Şahitler, c. 2, s. 106) 28.11.2010 E-Posta: [email protected] |