Vehbi HORASANLI |
|
Yeni Asya’nın önemi |
Risâle-i Nur’ları çeşitli arkadaşlarıma anlatıp tavsiye ederken şu soru ile karşılaştığım zamanlar olmuştur. Bana dediler ki: “Kardeşim Nur hizmetinde bulunan çeşit çeşit gruplar var, ben hangisine gidip onlardan istifade edeyim.” Onlara eskiden beri “kendine en yakın gördüğün gruba git, ama sakın yalnız kalma. Zira zaman cemaat zamanıdır” şeklinde cevap veriyordum. Şimdi ise bu soruyu soranlara, Üstadın Hakikat Çekirdekleri isimli eserinde geçen ifadesini söylüyorum: “Sevad-ı a’zama (insanların çoğunluğuna) ittibâ etmeli. Ekseriyete ve sevad-ı azama dayandığı zaman, lâkayt Emevilik, en nihayet (sonunda) Ehl-i Sünnet Cemaatine girdi. Adetçe ekalliyette (azınlıkta) kalan salâbetli Alevilik, en nihayet az bir kısmı Rafızîliğe dayandı.” Evet, tahayyürde kalan, yani kararsızlık içinde bulunan kardeşlerimize verilecek en güzel cevap çoğunluğa uymalarıdır. Zira Bediüzzaman’ın vermiş olduğu örnekte olduğu gibi, dinî hassasiyetlerde gevşek olan Emevilik, çoğunluk taraftar olduğu için zaman içerisinde birçok yanlışlıktan vazgeçerek Ehl-i Sünnet Cemaatine girmek zorunda kalmıştır. Buna mukabil, salâbetli, yani dinî konularda son derece sağlam ve gayretli olan Aleviler, azınlıkta kaldığı için zaman içerisinde eriyip küçülmüştür. Çok küçük bir kısmı da Rafızî denilen İslâm dininden tamamen ayrı düşmüş, fırkalara ayrılmıştır. Bunların bir kısmı öylesine ileri gitmiştir ki, Hazreti Ali’ye peygamber olarak inanmıştır. Hatta tanrı olarak nitelendirenler bile vardır. Demek ki, çoğunluğun tavrı, çok önemlidir. Peygamber Efendimizin (a.s.m) “ümmetim yanlışta birleşmez” anlamına gelen bir hadisi vardır. Çoğunluğun bir adım ilerisi olan İcma-i ümmet, yani ümmetin bir meselede birleşmesi sözbirliği yapması, şeriatta çok kuvvetli bir delildir. Delil-i yakinî tabir edilir ve Kur’ân, hadis gibi önem kazanır. Şimdi Nur Cemaatleri içinde en geniş gruba, yani Yeni Asya Cemaatine bakalım. Türkiye’nin her yerinde temsilcilikleri bulunan bu cemaat, belirli bir bölgede hizmetlerini yoğunlaştırmamış, hemen hemen her yerde hizmet faaliyetlerine devam etmiş ve halen de etmektedir. Yaşlısı, genci, öğrencisi, memuru, zengini, fakiri, çiftçisi, san'atçısı gibi toplumun her kesiminden insanı içinde barındırmaktadır. Hizmetleri sadece bir şahsın adı altında ve vesayetinde değildir. Elden geldiğince kucaklayıcı olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Yeni Asya Cemaati, bugüne kadar Nur hizmetinin merkezinde yer almıştır ve meşveret ile, yani istişare ederek Risâle-i Nurların neşredilmesine çalışmıştır. Bundan sonra da dâvâsından dönmesini gerektirecek hiçbir sebep bulunmamaktadır. Tahayyürde kalanlar, yani “hangi meslek ve meşrebi tercih edeyim” diyenler için en ideal çözüm buradadır. Dikkat edildiğinde, Nur hizmetinde bulunan kardeşlerimizin hepsinin Yeni Asya’nın bünyesinden ayrılarak hareket ettiğini görebiliriz. Hepsinin de kendine özgü bir yaklaşım tarzı vardır ve hizmet yöntemleri bakımından biri birbirine benzemez. İlginçtir, Yeni Asya’dan ayrılan kardeşlerimize verilen isimler, genellikle bir ağabeyimizin ismi ve lâkabı iledir, o şekilde anılır. Bahse konu ağabeylerin şahsî düşünceleri daima ön plandadır ve adeta onların vesayeti altına girmişlerdir. Onların rağmına hareket etmek, o gruptan ayrılmasını gerektirecek kadar kötü sonuçlar doğurabilir. Oysa, “Asya’nın bahtının miftahı (anahtarı) meşveret ve şûrâdır”. Bu sözü çok önemseyen cemaat mensupları, ağabey adı verilen ve büyük hizmetlerde bulunmuş kişilere dahi karşı çıkabilir ve meşveret kararı verilene kadar, inandığı doğrultuda kendini savunabilir. Meşveret kararı bazen onun lehinde de olup saff-ı evvel olmuş ağabeylerimizin karşısında da çıkabilir. Sonuçta aslolan meşveret kararıdır. İsabetli ise, “Nurun alâ nurdur” ve iki sevap kazanılır. Yok, eğer yanlış bir karar alınmış olsa dahi, meşveret edilerek hareket edildiği için, bir sevap alınmıştır. Hâlbuki meşveret edilmeden alınan kararlarda, isabetli olunsa dahi, mesuliyet doğmaktadır. Bediüzzaman, şahsını merciiyetten azletmiş, yani tek karar alıcı konumdan çıkarmış, “Said meşveretle neşredebilir” diyerek karar alma sürecinde meşveretin önemini vurgulamıştır. İşte, Yeni Asya hizmet ekolü, Bediüzzaman’ın meslek ve meşrebine sahip çıkarak şahs-ı manevî adı verilen Nur hizmetinin merkezinde yer almıştır. Gazete, kitap, radyo ve değişik medya araçları ile Risâle-i Nur hizmetini halen devam ettirmekte, İnşallah kıyamete kadar da bunu sürdürme azim ve gayreti içerisindedir. Elbette, kendini “Ben Risâle-i Nur Cemaatinden değilim” diyenler, mevzuumuz dışındadır. Zira, sayıları ne kadar çok ve geniş coğrafyalarda hizmet ediyor olsa da, Nur hizmeti adına onları tavsiye etmemiz mümkün değildir. Her şeyden önce, Bediüzzaman’ın ismine sahip çıkmalı ve Risâle-i Nurları en başköşeye koymak gereklidir. O halde, hiç zaman kaybetmeden saflarımızı sıklaştırmaya gayret etmeliyiz. Küskünlükleri ve anlaşamadığımız küçük noktaları bir tarafa bırakıp, ahirzamanın en büyük kudsî hizmetinde bir araya gelmemiz gereklidir. Bediüzzaman Hizmet TIR'ı şunu göstermiştir ki; Yeni Asya, en küçük ferdine kadar Nur hizmetinin kalbinde yer almaktadır. Türkiye içerisinde gösterilen bu harika tanıtım faaliyeti, gelecek sene yurt dışına taşarak geniş coğrafyalarda Bediüzzaman’ın tanıtımını yapacaktır. Bu hizmetin dışında kalmak, aklı başında olan insanların işi değildir. Rabbimden, bütün Risâle-i Nur Talebelerini iman ve Kur'ân hizmetinde muvaffak etmesini diler, bizleri son nefesimize kadar bu ulvî meslekten ayırmamasını niyaz ederim. 28.11.2010 E-Posta: [email protected] |