S. Bahattin YAŞAR |
|
Tadil-i erkân; namazın balans ayarıdır |
İnsan olarak her şeyin ahenkli olmasını arzu ederiz. Kullandığımız araçların sessiz, düzenli, ahenkli olmasını isteriz. Onun için de teknoloji sürekli bize daha konforlu, daha güvenli, daha güçlü, daha çok ihtiyaçlara cevap veren araç gereçler üretmektedir. Hep daha güzeli olsun arayışı, insanın tekâmül kanununa riayetten başka bir şey değil. Mademki böyle bir kanun var, o vakit bu kanunu, manevî dinamikler için de kullanmalı ve yaş ilerledikçe, ibadetlerde daha bir derinlik, dirilik ve faaliyet kendini göstermelidir. İnancın hayata yansıması daha bir belirginleşmelidir. Bunun da en güzel göstergesi namazdır. Namazın, kılandan memnun olması çok önemlidir. Yani namazdan çalmamak bir kul için önemli bir ölçüttür. Ebedî bir yolculuğun bileti hükmünde olan namazdan çalmak, insanın her şeyden çalabileceğinin bir alâmetidir. Oysa gerçek akıllı insan, ebediyi kazanmak için, faniyi feda edebilendir. Allah Resulünün (asm) namazı dizili inci kolyesi gibi intizamlı ve tartılı idi. Namaz bedenî ve ruhî bir talimdir. O talim yerinde yapılırsa, bedenî ve kalbî bir rahatlama elde edilir. “Allah Teâlâ rükû ve secdelerinde belini doğrultmayan bir kula kıyamet gününde merhametle nazar etmez.”, “Rükû ve secdelerinizi tadil-i erkân üzere tastamam yapınız. Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, sizler rükû ve secdeye gittiğinizde ben sizi arkandan da görmekteyim.” Her kim güzelce ve eksiksiz bir şekilde abdest alır, namazı rükû ve secdesine riayet ederek vaktinde ve huşu içinde eda ederse, o namaz ışıl ışıl parlayarak Allah Teâlâ’nın huzuruna, ‘Benim hakkımı koruyarak eda ettiğin gibi Allah da seni korusun’ diyerek yükselir. Fakat her kim de namazını kılınması gereken vakitte kılmaz, abdestine ihtimam göstermez, rükû ve secde ve huşusuna da riayet etmezse, kılmış olduğu o namaz, kapkara bir şekilde, ‘Sen beni zayi edip geçiştirdiğin gibi Allah da seni zayi etsin!’ diye diye Cenâb-ı Hakk’ın dilediği yere kadar yükselir. Sonra da bir paçavra gibi dürülerek sahibinin yüzüne çarpılır. Peygamberimiz (asm) bir defasında gelişi güzel namaz kılan bir kimseyi görmüş ve ondan namazı iade etmesini istemişti. Bunun üzerine adam namazını iade etmiş fakat ilk kıldığından farklı bir şey yapmamıştı. Bunun üzerine Efendimiz kendisinden tekrar namaz kılmasını istedi. Bu durum üç defa tekrar edince o şahıs, “Seni Hak din ve kitapla gönderen Allah’a yemin ederim ki ben bu kıldığımdan başka türlü namaz kılmayı bilmiyorum. Bana doğrusunu öğret” diyerek, Peygamberimizden (asm) ricada bulundu. Bunun üzerine Peygamberimiz şunları söyledi: “Namaza duracağın zaman ilk önce bir iftitah tekbiri al. Sonra ezberinden ne kadar okumayı arzu ediyorsan o kadar Kur’ân oku. Kıraati bitirdikten sonra rükûa varıp mutmain oluncaya kadar dur. Ardından başını kaldırıp ayakta tam olarak doğruluncaya kadar bekle. Peşinden secdeye varıp uzuvların sükûnet buluncaya kadar kal. Sonra başını kaldırıp mutmain oluncaya kadar otur. Bütün rekâtlarını bu şekilde kılarak namazını tamamla.” Beş vakit namaz kapımızın önünde akan bir ırmak gibidir. Biz her gün beş defa onunla yıkanır ve kirlerimizden arınırız. Cenâb-ı Hak bu beş vakit namazla günahlarımızı silip bizi temizler. Bir işi güzel bitirmek takdire sebeptir. Sadece bitirmek de güzeldir. Ama tabiî ki güzel olan, anlamlı olan en güzel şekilde bitirmektir. Yani mükâfatı hak etmektir. Bir maraton koşusunu düşünün. Binlerce koşucu var. Bu koşuya katılmak, başlamak, koşu süresi içinde koşmak ve öncelikli olarak bitirmek güzeldir. Hiç değilse, katılımcı belgesi verilir ve kişi kendi başarı durumunu görmüş olur. Ama bu yarışı güzel bir derece ile bitirmek, alt yapısı düzenli, antrenmanlarını yapmış, çalışmış bir atlet için beklenendir. Ama en güzeli de, bu yarışı birinci olarak bitirmek ve altın madalyayı alabilmektir. Altın olmasa da, gümüşü, haydi o da olmasa, bronz madalyayı alabilmektir. Olmadı ise, hiç değilse gelecek yıllarda ümit vadeden bir derecede yani ilk onun içinde, ilk yüzün içinde gibi. Ama bunlarda yoksa, hiç değilse bitirmeyi dikkate almak önemlidir. Ama unutulmasın ki, bütün bu yarışa katılan koşucular birinci olmak iddiası ve çabası içindedirler. 29.11.2010 E-Posta: [email protected] |