Cevat ÇAKIR |
|
Termik santraller |
Ülkemizde 30’a yakın termik santral bulunmaktadır. Ayrıca 47 yeni kömürlü termik santral yapılması planlanıyor. Bu 115 milyon ton fazladan karbondioksit ve daha fazla iklim değişikliği demek. Kimi bilim adamlarına göre sadece yenilenebilen enerji kaynaklarından rüzgâr enerjisi Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılayabilecekken, çevreye zararlı olanı tercih etmek anlaşılır gibi değil. Kaldı ki, bunlardan başka jeotermal, biyokütle ve küçük hidroelektrik kaynaklar açısından da Türkiye zengin bir ülkedir. Türkiye’de elektrik enerjisinin yüzde 70’i çevre kirliliği yapan ve küresel ısınmaya yol açan fosil yakıtlardan, yüzde 31’i doğal gaz, yüzde 29 linyit, yüzde 10 petrol türevi, taş kömürü vb’den elde edilmektedir. 1997 yılında Avrupa Birliğince yayınlanan Yenilenebilir enerjilere ilişkin Beyaz Belge, 2010 yılına kadar üye devletlerde tüketilen bütün elektriğin yüzde 23.5’i olan 675 milyar kilowat saatin yenilenebilir kaynaklardan üretilmesini öngörüyor. Yenilenebilir enerji tanımı içine sakıncaları dolayısıyla dev hidroelektrik santralleri alınmamıştır. Beyaz Belgede yenilenebilir enerjilerden üretilmesi hedeflenen 675 milyar kilowat saatin, 355 milyar kilowat saati (% 12.4) hidroelektrik, 230 milyar kilovat saati (% 8) biyokütle, 80 milyar kilovat saati (% 2.8) rüzgâr, 7 milyar kilovat saati (% 0.2) jeotermal, 3 milyar kilovat saati (% 0,1) ise güneş enerjisinden sağlanacak. Türkiye’de aday bir ülke olarak enerji politikalarını bu kriterlere uydurması gerekmez mi? 500 MW’lik bir termik santralde saatte 400 ton kömür yakılmaktadır. Bir günde 9600 ton kömür eder. Kömürün yakılmasıyla yüksek miktarda kükürtdioksit (SO2) salınır. Kükürt dioksit ciddî şekilde hava kirliliğine ve asit yağmurlarına sebep olmaktır. Azot oksit (NOX), Karbondioksit (CO), Ozon (O3) Hidrokarbonlar ve partikül madde açığa çıkmaktadır. Kömürün termik santrallerde yanmasından sonra oluşacak külün muhtevasında silisyum, alüminyum, civa, kurşun, arsenik gibi ağır metaller çevreye yayılır. Ayrıca kül yığınlarının üzerleri örtülse de çevreye radyasyon yaymaktalar. Ülkemizde kömür kullanan termik santrallerden dolayı her yıl 15 milyon tonu üzerinde kül dağları oluşmaktadır. Termik santrallerde üretilen enerjinin sadece yüzde 30-40 oranındaki bir bölümü elektrik enerjisine dönüştürülebilmektedir. Kalan kısmı ise, “kaçak enerji” olarak adlandırılmakta ve kazanından radyasyon ile çıkmaktadır. Ya da baca gazıyla birlikte atılmaktadır. Termik santrallerin en önemli çevresel etkilerinden biri de soğutma suyuyla ilgilidir. Ve termik santrallerin su ihtiyacı büyüktür. Bu sebeple termik santraller nehir, göl veya deniz gibi soğutma suyu kullanılabilecek kaynaklara yakın yerlere kurulmaktadır. Atıkların denizlere atılması, deniz, akarsu ve göllerde yapılan atık su boşaltımların en az düzeye indirilmesi denizlerdeki biyolojik hayatı tehlikeye sokar. TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Öztürk de soluduğumuz havanın kalitesini kötüleştiren üç önemli kaynaktan birinin termik santraller olduğunu söylemektedir. Umudumuz enerjide tercihin yenilenen kısmından yana kullanılması, Çevre Bakanı Veysel Eroğlu 17.7. 2010 tarihinde TRT’ye verdiği beyanatta termik santral kurmak isteyen firmalardan altı şartı yerine getirmelerini istiyor. 1- Çevreye zarar vermeyen bir yatırım. 2- İstihdam. 3- Son teknoloji. 4- Uygun yer seçimi. 5- Estetik. 6- Yerli kömür. Bunları yerine getiren fermaya izin verebileceğini söylemiş.
Kaynak: mynet.com/ termiksantral 29.11.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (05.11.2010) - Son maznunlardan Şaban Döğen’i rahmetle anarken (25.07.2010) - Derelerin kardeşliği (21.05.2010) - Hayvansız virane kalan evler (15.02.2010) - “Toprak”tan uzak yaşamak |