Faruk ÇAKIR |
|
Çift başlı yargı |
Gözümüzü gerçeklere kapatma inadından vazgeçersek, çözüm bekleyen dertlerimizden birinin ‘yargı reformu’ olduğunu göreceğiz. Son günlerde bu ihtiyaç daha fazla dile getirilir oldu. Gerek siyasetçiler ve gerekse sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri konuyu gündemde tutarak yeni fikirlerin dile getirilmesine vesile oluyorlar. Yargının önemli problemlerinden biri de “çift başlı” olmasıdır. Nedir ‘çift başlı’ yargı? Hem sivil, hem de askerî mahkemelerin olması... Son yıllarda kısmî düzenlemeler yapılmış olsa bile bu ‘çift başlılık’ sona erdirilebilmiş değil. Öyle ki, darbe yapmak iddiasıyla suçlanan bazı askerlerin ‘askerî mahkemeler’de yargılanması isteniyor. Daha da vahimi, uzun süre siviller askeri eleştiren sözleri sebebiyle ‘askerî mahkemeler’de yargılandılar! Peki, bu olur mu? En ciddî itirazlardan biri Yargıtay eski Başkanı Sami Selçuk’tan geliyor: “Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi kesinlikle kaldırılmalıdır. Askerî mahkemelerin vermiş oldukları kararların temyiz mercileri Yargıtay ve Danıştay olmalıdır.” (Star, 15 Eylül 2009) 3 komutanın açığa alınması sonrasında gündeme gelen “Vesayet rejimi sona erdi mi, ermedi mi?” tartışmasına değinen Prof. Dr. Eser Karakaş da şöyle demiş: “(...) hukuk devleti alakart bir tüketim değildir; çift başlı yargı, başka tuhaf düzenlemelerle birlikte, anayasada durduğu sürece vesayet rejiminin bittiğini söylemek de mümkün değildir.” (Star, 26 Kasım 2010) Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü ile İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının ortak organizasyonuyla düzenlenen bir toplantı sonrası “çift başlı yargı”dan şikâyetle şöyle demiş: “Tümgeneral emredecek, daha düşük rütbedeki askerî hakim bunun dışında bir karar verebilecek. Mümkündür, ama Türkiye’deki yaşadığımız şartlar içerisinde o hakimlerin işlerinin çok zor olduğunu düşünüyorum. O yüzden belki bu olaylar ileride yapılacak bir Anayasa değişikliğinde yargı birliğine gidişte Türkiye’nin çok ciddî davranması gerektiğini ve bu konuda parlamentoya önemli görevler düştüğünü de bize gösteriyor.” (AA, 26 Kasım 2010) Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da sistemdeki aksaklığa dikkat çekerken şöyle konuşmuş: “Türkiye’de yargı sorunludur. Bu sorunlarımızı hepimiz biliyoruz ve zaman zaman da dile getiriyoruz. Türkiye’nin çok ciddî bir yargı reformuna ihtiyacı var. (...) Bu sebeple, öncelikle, (...) bir yargı reformunun acilen yapılması ve hayata geçirilmesi gereği açıktır.” “Bu güne kadar bunlar niçin yapılmadı?” tartışmasını bir yana bırakıp, bari bugün muhtaç olduğumuz reformları yapalım. Konunun uzmanlarının da ifadesiyle bir yargı reformuna acilen ihtiyaç var. O halde daha fazla vakit geçirmeden bu adımları atalım. Aksi halde ömrümüz hep şikâyetlerle ve ‘doğru tesbitleri yapmakla’ geçecek... Hastalığı teşhis de önemlidir, ama tedavi edilmediği sürece bu ‘tesbit’ işe yaramaz. Çift başlı yargıya son vererek reform yolunda ciddî adımları atmaya başlayalım... 27.11.2010 E-Posta: [email protected] |