Abdil YILDIRIM |
|
Bayram hatırlamaktır |
Bayram günlerinde bir taraftan sevinç ve mutluluklar yaşanırken, bir taraftan da hayaller maziye doğru uzanır. Nostaljiye düşkün olanlar “Hani o eski bayramlar” diyerek eskiyi hasretle yâd ederken, bazıları da çocukluğuna dönerek bayramlık pabuçlarını yastık altına sakladıkları günleri hatırlarlar. Babalarının veya dedelerinin ellerinden tutarak gittikleri bayram namazlarının tadı hâlâ damaklarındadır. Kimisi de geçen bayramı birlikte geçirdikleri halde bu bayram aralarında olmayan yakınlarını, dost veya akrabalarını hatırlar, onların hüznünü yaşar. Bayramlarda bunları hatırlamak güzel de, hatırlanması gereken çok daha önemli şeyler olduğunu da unutmamak gerek. Dinî bayramlar ilk önce, önemli bir ibadetin ifasıdır. İnsan böyle günlerde kul olduğunu bir defa daha hatırlar. Bu hatırlama ile sevinir, mutlu olur. İnsan kul olduğunu hatırlayınca, kulluğun gereği olan bazı vazifeleri yapması gerektiğini de hatırlar. Onun için bayram günlerinde insanların mânevî duyguları yükselir, kalbi nurlanır, imanı inkişaf eder. İnsan bayramda insan olduğunu bir defa daha hatırlar. İnsânî duyguları öne çıkar. En faziletli haller, en güzel hasletler hatıra gelir. Şefkat, merhamet, muhabbet gibi duyguları doruğa çıkar. Bayramlarda dargınlıklar, kırgınlıklar unutulur, barış ve kardeşlik duygularının ne kadar değerli olduğu hatırlanır. Bayramlar, inanç ve ibadetlerimizin, örf ve âdetlerimizin sosyal hayatımızda ne kadar önemli olduğunu hatırlatır. Zira sosyal ilişkilerin en yüksek seviyeye çıktığı, insanların birbirine muhabbetle baktığı günler, bayram günleridir. Güler yüzlü olmak, hâl hatır sormak, tokalaşıp kucaklaşmak, Peygamber Efendimizin (asm) bir hasleti olduğundan, bayramlar aynı zamanda sünnet-i seniyyeyi hatırlatır. İnsan nisyan ile ma’lûl olduğundan, bazen en yakınında bulunan ve ihtiyaç içinde olan bir komşusunu unutur. Onun hâl ve hatırını sormak, bir ihtiyacını karşılamak, bir sıkıntısını gidermek gibi insanî vazifelerini ihmâl eder. Hasta olan bir arkadaşını veya akrabasını ziyaret etmeyi akıl etmez. Yaşlı bir amcanın veya teyzenin hâlini hatırını sorup elini öperek duâsını almayı düşünmez. Bunlar gibi unutulan ve ihmâl edilen hak ve vazifeler, bayram günleri hatırlanır. İnsan, hastalara, yaşlılara, çocuklara ve muhtaçlara karşı daha duyarlı olur. Onları sevindirmenin kendisini de sevindirdiğinin farkına varır. Böylece Allah’ın rızasını kazandığını da idrak eder. Bayramlar insanlara paylaşmanın güzelliğini hatırlatır. Paylaşmak deyince, birisinde bulunan paranın veya malın bölüştürülmesi akla gelmez. Paradan ve maldan çok daha değerli öyle hazineler vardır ki, onları paylaşmak insanları zengin eder. Meselâ sevgi büyük bir hazinedir. Paylaşıldıkça daha da çoğalır, büyür, insanları kalp ve gönül zengini eder. Mutluluğu paylaşmak da insanın mutluluğunu artırır. Diğer taraftan, acılar ve hüzünler de paylaşılır. Onlar da paylaşıldıkça azalır, belki yok olur. Bayramların vuslatlara vesile olduğu hatırlanır. Gurbette olanlar bu vesile ile sıladaki sevdiklerine bir an önce kavuşmak için yollara dökülürler. Yollar ne kadar çetin, yolculuk ne kadar meşakkatli olursa olsun, her yolcu severek bu yolculuğa katlanır. Zira sonunda büyük bir sevinç ve tatlı bir vuslat vardır. Bayram vesilesiyle kendi dostlarımızı hatırlayıp ziyaretlerine giderken, unutmamamız gereken çok değerli bir sınıf insanlar daha vardır ki, günümüzde bunlar pek hatırlanmaz. Bunlar, “baba dostlarıdır”. Baba dostu ifadesi, şimdiki gençlere biraz yabancı gelebilir. Ama bizim gibi orta yaşlı ve daha ileri yaşta olanlar baba dostlarının ne kadar değerli olduğunu iyi bilirler. Bunlar babalarımızın kadîm dostlarıdır. Bu dostluklar genellikle asker ocaklarında başlamıştır. Askerlik süresinin oldukça uzun yıllarda acı ve tatlı günlerini birlikte geçirmişler, aynı karavanadan yemişler, harçlıklarını paylaşmışlar, dert ortağı olmuşlardır. Asker arkadaşlıklarını ebedî bir dostluğa çevirmişlerdir. Şayet hayatta olan baba dostlarımız varsa, onları ziyaret etmek, ellerini öperek hayır duâlarını almak, kendi babamızı ziyaret etmek kadar faziletli bir davranıştır. Bayramlarda bunları da hatırlamak, en güzel hatırşinaslık olacaktır. Bayramlarda hayatta olanlar hatırlandığı gibi, hayatta olmayan ve Hakk’ın rahmetine kavuşmuş olanlar da hatırlanır. Mezarlıklar ziyaret edilir, “Esselâmü aleyküm ey ehl-i kubur” diyerek kabir ehline selâm verilir, duâlar edilir. Böylece, “Lezzetleri acılaştıran ölümü çokça hatırlayınız” hadis-i şerifinin talimatı yerine getirilir. İnsan kendisinin de bir gün kabir ehli olacağını düşünür, bu şekilde ziyaretlere ve duâlara muhtaç olacağını hatırlar. Bayramlar insana bunlar gibi çok şeyleri hatırlatır. Hafızaları tazeler, hatıraları canlandırır. Yürekleri yumuşatır, ruhları inceltir. Gafleti dağıtır, kalplere saykal vurur. Bu düşüncelerle, değerli okuyucularımın, kurban bayramlarını tebrik eder, bütün dostlarımıza, milletimize ve İslâm âlemine hayırlar getirmesini dilerim. 16.11.2010 E-Posta: [email protected] |