M. Latif SALİHOĞLU |
|
Bayramlık yazılar (1) |
Dört bölüm halinde yayınladığımız "Meddahların karalamaları" serisinin devamı var. Ancak, bu konuya bayram haftasından sonra devam etmek istiyoruz. Bugün arefe, yarın bayram. Bayram haftası boyunca, mümkün olduğu kadar beden sağlığı ve beslenmeyle, yeme–içmeyle ilgili konular üzerinde durmak arzusundayız. Kendi bilgi ve tecrübelerimizin yanı sıra, sizden gelen mesajları ve bilhassa konu uzmanı kimselerin tesbitlerini, görüş ve düşüncelerini geniş şekilde bu köşeden yansıtmayı plânlıyoruz. Şimdi, siz değerli okuyucularımızdan gelen ve umumu alâkadar eden konulara, suâl–cevap tarzında kısa ve özetler halinde değinmeye çalışalım. * * * Suâl: Sinüzit ilâcı olarak tavsiye ettiğiniz "Acıdüvelek/Acıkavun"u bazı kimseler sakıncalı buluyor. "Çok tehlikelidir; sakın hâ kullanmayın" diye uyarıda bulunuyorlar. Cevap: Bu bitkinin suyu zehir (penisilin/panzehir) gibidir. Buruna direkt damlatılması sakıncalıdır. Bizim tavsiye ettiğimiz "Pamuk ıslatarak sürün, burun içini sadece ıslatın" şeklindeki yöntem farklıdır. Şimdiye kadar yüzlerce kişi bu yöntemi denedi; hiçbir tehlike yaşanmadı ve biiznillah tamamı şifâ buldu.
Soru: Acıdüvelek ilâcı aktarlarda bulunur mu? Nasıl temin edebiliriz? Cevap: Bu bitkinin suyu taze olarak kullanıldığı için, aktarlarda bulunmaz. Mevsim itibariyle, Temmuz–Aralık aylarında yeşerip olgunlaşır. Yol kenarlarında, bir derece bakımsız, izbe alanlarda yeşerir. Bu bitkinin tanelerini saplarıyla birlikte koparıp ağzı kapalı plastik kaplara koyarak buzluklarda muhafaza etmek de mümkün. Sapı koparıldığında, içindeki sıvı fışkırarak dışarı çıkar, dökülüp zayi olur. * * * Suâl: Beyaz şekerin en zararsız olanı hangisidir? Tavsiyeniz nedir? Cevap: Beyaz şekerin faydalı olanı yoktur denilebilir. Mecbur kalındığından, toz şekerin kullanılmasını tavsiye ederiz. En az zarar vereni budur. Kesme/küp şekerin imâlatı, bugün merdiven altı denilen korsan atölyelerde de yapılabiliyor ki, maalesef yer yer piyasayı istilâ etmiş durumda. Büyük firmalar, bu sebeple geçtiğimiz günlerde koli fiyatlarını düşürdü; ancak, yine de onlarla baş edemiyorlar. Zira, aralarında yüzde elliye yakın fiyat farkı var. Tıpkı, kaçak sigarada, korsan yağlarda olduğu gibi...
Suâl: Merdiven altı üretimi şekeri kullanmanın ne gibi zararları var? Cevap: Her yönüyle zarar verir. Tahlil edildiğinde, içinde adeta şekerden başka her şeyin olduğu görülür. Maliyeti düşürmek, gramajını arttırmak için, içine akla hayale gelmedik maddeler katılıyor. Kendiniz bile, bunun bir kısmını görebilirsiniz. Meselâ, sıcak çayın içine küp şekerden atıp karıştırdığınızda, bardağın üstünde toz, köpük veya yağ kabarcıkları şeklinde zararlı katkı maddelerini fark edebilirsiniz. Bunlar ise, insan vücudunda büyük tahribat yapar ve çeşit çeşit hastalığa yol açar.
Suâl: Tavsiyeniz üzere, keyif çayını şekersiz içmeye alıştık. Kahvaltı çayında ise zorlanıyoruz. Kahvaltıda şekersiz çay olur mu? Cevap: Olur olur, "bal" gibi olur. Bir–iki çay kaşığı kadar süzme baldan katarak, ağız tadıyla içebilirsiniz.
Suâl: Zamanla tamamen şekersiz çaya geçmek mümkün mü? Cevap: Pekâlâ mümkün. Yıllardır çayı hiç şekersiz içen binlerce insan var. Onları zorlasanız da şekerli çayı içemezler. Damak zevklerine uymaz. Doğru olan, çayı hiç şekersiz içmektir. Tıpkı, "acı kahve" gibi... Geleneğimizde "Bir acı kahvenizi içeriz" sözü boşuna yer almamış. Esasında "kırk yıl" hatırı olan kahve de budur. Siz hiç "Şekerli kahvenizi içeriz" sözünü duydunuz mu? Duysanız bile yadırgamaz mısınız? İşte, çay da kahvenin kardeşidir; hem de büyük kardeş unvanına sahiptir.
Suâl: Çayla birlikte şeker yerine tavsiye ettiğiniz üzüm, hurma gibi alternatif taamları nasıl almalı? Cevap: Kıtlama gibi almalı. Bir tek hurma kıtlaması ile iki bardak çay içmek mümkün. (Devamı var)
Tarihin yorumu 15 Kasım 1937
Seyyid Rıza ve genç evlâdının idamı
Dersim Hadisesinin baş sorumlusu olarak dandik bir mahkeme tarafından yargılanan Seyyid Rıza ve altı arkadaşı, gecenin zifiri karanlığında Elazığ'da idam edildi. İdam edilenler arasında, Seyyid Rıza'nın en küçük oğlu Hüseyin de bulunmaktaydı. 1862 doğumlu, yani 75 yaşını geçkin Seyyid Rıza'nın yaşı resmen küçültülerek, oğlu Hüseyin'in ise yaşı büyütülerek idam edildiler. Dahası, Seyyid Rıza'nın "Önce beni asın, sonra oğlumu" şeklindeki ricası dahi hiçe sayarak, tam tersi yapıldı. Onun, canından aziz bildiği oğlu Hüseyin, gözlerinin önünde asılarak, ona azabın en dehşetlisi çektirildi. Beşer tarihinde, buna benzer bir gaddarlığın örnekleri pek nâdirdir. Seyyid Rıza'nın, kendisini idama sevk eden zalimlerin yüzüne vurulmak üzere, ölmeden önce şunları söylediği rivâyet edilir: "Ben, sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim; bu, bana dert oldu. Fakat, ben de size boyun eğmedim, diz çökmedim; bu da size dert olsun." 15.11.2010 E-Posta: [email protected] |