Faruk ÇAKIR |
|
Kaybedilmiş gençler ülkesi |
Ümitsizliğe kapılmayacağız, ama bu durum ülke olarak yaptığımız ‘hata’ları görmemize ve onlardan ders almamıza da engel olmamalı. Türkiye’yi ‘idare edenler’in belki de haklı olarak övündükleri bir gerçek var: Nüfusumuzun hatırı sayılır bir kısmını gençler oluşturuyor. Bilhassa Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında genç nüfusun ne kadar önemli bir ‘güç’ olduğu iyi anlaşılır. Ama hemen bilmeliyiz ki; bu genç nüfus, asıl ‘eğitimli, kültürlü ve şuurlu’ olduğu nisbette güçtür, kuvvettir, kaynaktır ve zenginliktir... Günün şartlarına uygun olarak aklı, kalbi ve midesi doyurulamamış gençlik de bir mânâ ifade eder mi? Dünyaya niçin geldiğini, ‘vazife’sinin ne olduğunu bilmeyen, düşünmeyen ve bu konuları dert edinmeyen bir gençliğin ‘kalabalık’ olmaktan başka bir anlamı olabilir mi? Gençlik üzerine ne kadar söz sarfedilse yeridir. Aynı şekilde bazı ülkelerden daha kalabalık bir genç nüfusa sahip olan ülkemizde “gençlik” konusunda bağımsız bir bakanlık olmaması da derin çelişkilerimizden biridir. Tabiî ki, yapılan yanlışları görünce, “gençlik konusunda bir ‘bakanlık’ olmaması, olmasından belki de daha hayırlıdır” demek de mümkün. Çünkü gençlik denince akla sadece “spor ve eğlence” gelen bir ‘sistem’den hayırlı bir netice çıkması kolay değil. “Kaybedilmiş gençler ülkesi” olmak istemiyorsak, bu konuda ciddî çalışmalar yapmak ve gençlere sahip çıkmak durumundayız. Gençlik denince, müstehcenlik ve alkol gibi tehlikeleri de hatırlamak lâzım. ‘Sistem’in bu tehlikelerle pek problemi yok gibi görünüyor. Gazetelerde ısrarla devam eden ‘alkollü içki reklâmları’ başka nasıl izah edilebilir? Demokrat Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen “Genç Demokrat Düşünce Platformunda” konuşan Ulusal Gençlik Parlamentosu Türkiye Koordinatörü Sezai Hazır, umumiyetle bilinen, ama ihmal edilmiş bu konularda dikkat çekici açıklamalar yapıp şöyle demiş: “Türkiye’de gençlerin yüzde 40’ı umudunu kaybetmiş, atıl, çalışmayan, cezaevine girmiş ve engelli durumda. Bir ülkenin gençliğinin yüzde 40’ı böyleyse bu ülkede tehlike çanları çalıyor demektir.” Aynı toplantıda, Türkiye’de gençlerin sadece yüzde 30’unun çalıştığı, yüzde 30’unun ise öğrenci olduğuna dikkat çekilip, gençlerin yüzde 40’ının ise “görünmeyen” isimli bir kalemde toplandığı, yani bunların “kaybedilmiş gençler” oldukları hatırlatılmış. Türkiye’de durum böyleyken “demokratik ülkeler”de bu nisbetin yüzde 10’larda olduğu da açıklamada yer almış. Rakamların ayrıntılarına itiraz eden olsa da tablonun buna yakın olduğu herhâlde tartışma götürmez. Unutmamak lâzım ki; bunlar birer tesbit. Tesbitlerde anlaştıktan sonra ‘çare’ler üzerinde de mutabakat sağlamak gerek. Gençliğin içinde bulunduğu durum, en az ‘terör tehdidi’ kadar önemlidir. Terör için bir araya gelen siyasî liderler, gençlik konusunda da bir araya gelmek durumundadırlar. “Kaybedilmiş gençler ülkesi” olmak istemiyoruz, vesselâm... 17.07.2010 E-Posta: [email protected] |