Faruk ÇAKIR |
|
Başbakan’a bile bağlı değil! |
Silâhlı kuvvetlerin ‘sistem’ içindeki yeri hemen her ülkede tartışma konusu olmuştur. Bazı ülkeler bu meseleleri zaman içinde hallederken, bazıları da hâlâ ciddî sıkıntılar çekiyor. Maalesef, bu konuyu halledememiş devletler arasında ülkemiz de var. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde, silâhlı kuvvetlerin tartışmasız bir şekilde “siyasî irade”ye bağlı olması gerektiği bellidir. Hatta bu bağlılık, demokrasi ve gelişmişlik için “ölçü” olarak kabul edilir. Nitekim, yarım asra yaklaşan AB üyelik maceramızda bu konu Türkiye’yi idare edenlerin önüne gelmekte, “Bu konuyu halledin” denilmektedir. Silâhlı kuvvetleri temsil eden Genelkurmay’ın Savunma Bakanlığı’na bağlı olmaması çoğu uluslar arası toplantılarda Türkiye’yi ciddî sıkıntıya düşürmektedir. “Ayıp” olmasın diye Savunma Bakanı’nın katıldığı bu toplantılara Genelkurmay başkanı katılmaz, belki de zaman zaman tersi yaşanır. Dünyadaki durumu anlatan ‘yeni’ bir haber ise şöyle: “İtalya’da Jandarma Özel Harekât Dairesi Komutanı Tuğgeneral Giampaolo Ganzer, Milano 8. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 14 yıl hapis ve kamu görevinden men cezasına çarptırıldı. Mahkeme, 1990-1997 döneminde uyuşturucuyla mücadele operasyonlarında yapılan usulsüzlüklerden dolayı yargılanan subay ve astsubaylardan 15’ini muhtelif hapis cezalarına çarptırdı.” (AA, 12 Temmuz 2010) Bu haberin; Türkiye’de yaşanan sivil-asker ilişkisiyle doğrudan bir ilgisi yok, ama anlayış farklılığını göstermesi bakımından dikkat çekici. İtalya’daki generalin hapis cezası almasına sebep gösterilen hadise önemli: “Uyuşturucuyla mücadele operasyonlarında yapılan usulsüzlükler.” Ayrıntıları farklı olsa da, ‘sivil’lerin sözünün geçerli olduğu başka ülkeler de var. Meselâ, Fransa’da yaşanan bir hadiseyi Prof. Dr. Eser Karakaş şöyle anlatmış: “General Vincent Desportes, basına bir açıklama yapıyor ve bu açıklamasında Fransız hükümetinin ve Afganistan’da görev yapan NATO askerlerinin savaşma stratejilerini ağır bir dille eleştiriyor. Fransız Savunma Bakanı Herve Morin de bir orgeneralin, (...) siyasetçiler tarafından saptanan stratejileri eleştirme hakkının asla olmadığını (...) öne sürüyor ve generali azlediyor.” (Star, 12 Temmuz 2010) Prof. Karakaş soruyor: “Bizde böyle bir olayın yaşanabileceğini şimdilik tasavvur edebiliyor muyuz? Madem Fransa’nın o ünlü merkeziyetçi idare hukuku anlayışını benimsedik, bir devlet memuru olan Genelkurmay Başkanı bizde niye Başbakan’a bile bağlı değil? Türkiye’de neden Fransız Savunma Bakanı Herve Morin’in yetkilerini haiz bir savunma bakanı tipolojisi yok? Daha da önemlisi, hatta vahimi, neden Türkiye, Herve Morin çapında bir savunma bakanı yetiştiremiyor?” “Büyük ve demokrat Türkiye” için çalıştığını söyleyen bütün siyasetçilerin şu noktada ittifak etmesi şart: “Demokraside sapla samanı ayrıştırmanın ilk adımı silâhlı bürokrasiyi ‘mutlak olarak’ siyasî otoritenin emrine sokmaktan geçer.” Savunma Bakanı’na bağlı olması gerekirken, başbakana ‘bile!’ bağlı olmayan bir ‘silâhlı bürokrasi’ ile “Büyük ve demokrat Türkiye” mümkün mü? 14.07.2010 E-Posta: [email protected] |