Mehmet KAPLAN |
|
“Âşıklar” |
Dilleri baldan tatlıdır… Gerçekten de; Bu âlim ve ruhaniyetli büyüklerimizin ağızlarından bal damlar. Mısralarından da… Asıl adı Mehmet Niyazi... İkinci Osman devrinde 1617-1618 yıllarında Malatya’da doğmuştur. Şimdiki adı Soğanlı olan “İşpozi” kasabasında… 20 yaşında medrese tahsilini tamamlayarak icazet alır. Bilhassa; Tefsir, hadis, fıkıh ve tasavvuf alanlarında yavaş yavaş adını çevresine duyurmaya başlar. ** Çok derin ifâdeleri vardır. Şöyle der; Bir beyitinde: “Hakkı seven âşıkların eğlencesi Tevhîd olur, Aşk oduna yanıkların eğlencesi Tevhîd olur.” Allah’ım bu ne güzel mânâ: Âşıkın eğlencesi ne? Tevhid… Bir olan Allah’a muhabbet. Sonra ne diyor Mehmet Niyazi? Yani: Bağdat’tan başlayarak bütün Arap Yarımadası'nı dolaşmış olan ve artık çevresinde son derece tanınan; Bildiğimiz: Niyazi-i Mısrî… Şöyle buyuruyor: “Halkın arasından çıkar Tevhîdî görmeye can atar, Bülbül gibi dâim öter eğlencesi Tevhîd olur.” Bu günkü Nur Talebeleri gibi… Halk arasından çıkarlar. Nur bülbülleri tevhidi söylerler. En derin eğlencelerin kıyısından geçemeyeceği bir lezzet içinde!.. Hizmet ederler.. Allah rızasıdır tek emelleri. ** Yaptığı vaazları o derece etkili olur.. Ki; Malatyalı Halvetî Hüseyin Efendi ona kapılarını ebede kadar açar ve intisap ettiği bu yolda vefatına kadar kalarak coşkun bir sofi olur. Sonraları; Divan sahibi olur ve güçlü bir şiir külliyatı oluşturur. Bir yandan Gayb ilmi tahsiline devam ederken, bir yandan da Ezher Camii’nde vaazlar verir… Anadolu yoluyla İstanbul’a gelir. Niyazi Mısrî; İrşada başlar(1646)… ** İstanbul’dan Bursa’ya gidip orada Veled-i Enbiya Camii kayyımı Ali Dede’nin evinde ve Ulu Cami yakınındaki medresede oturur. Edirne’ye gider… Döner. Bursa’da yeni kaplıca civarındaki Bademli Bahçe’de bir süre yaşar. Allah rızası için o ara öğrencileri ile gazaya gider. 1693’te Edirne’ye gelip vazetmek üzere Selimiye Camiine indiği zaman, halk caminin etrafını almış, kalabalıktan içeriye girilemez olmuştur… 16 Mart 1694’te bir Çarşamba günü Limni Adası’nda irtihal-i beka eyler. Çünkü: O gün de Habil-Kabil kavgası vardır! Ancak; Niyazi Mısrî’de hedef bellidir: “Dünyâ vü ukbâ perdesin ardına atar cümlesin, Ko mâsivâ eğlencesin, eğlencesi Tevhîd olur.” Tarihçe-i Hayat’ta Bediüzzaman şöyle buyuruyor: “…ruhum dahi vatanımdaki eski dostları düşünüp o gurbette vefatımı tahayyül ederek, Niyazi-i Mısrî gibi dedim: Dünya gamından geçip,/ Yokluğa kanat açıp,/ Şevk ile her dem uçup,/ Çağırırım: Dost.. Dost….” “Masiva”dan geçmiş bu erenler… Gerçeğe ermişler. “Masiva” şudur: “Nefsin arzularından geçip, varlığını Allah için görmektir. Kulun bu makamlarda kendinden ve sıfatlarından fani olarak vazgeçip Hakk’ın sıfatlarıyla beka bulma arzusudur.” Allah’ımız bu “Aşıklar” ile haşretsin bizleri… Ve bir istirham daha: Allah’ımızın izni ile yepyeni “Çerez”ler toplamak ve tazelerini sunmak için bir süre müsaadeleriniz ile Allah’a emanet... 30.12.2009 E-Posta: [email protected] |