Görüş |
Selâmlaşmanın önemi
İnsanlar arasında sevgi, kardeşlik ve dostluğun devam etmesi için birçok sebep vardır. Selâmlaşmak da bu sebeplerin en başta gelenlerinden biridir. Selâm; esenlik, barış anlamlarına gelmektedir. Her dinin, her milletin kendine mahsus selâm şekilleri vardır. Müslümanlar arasında da “Selâmün Aleyküm” - “Aleyküm Selâm” şeklinde selâm alma ve verme yaygın olan selâm şeklidir. Bunun dışında, ilâveten “merhaba, iyi akşamlar, hayırlı akşamlar, hayırlı günler” şeklinde iyi dilek ve temenniler de insanlar tarafından sıkça kullanılmaktadır. Esasen selâm kişileri birbirine yaklaştıran, dostluğu canlandıran bir ifadedir. Her insan başkasının kendisine selâm vermesini arzu eder. Kendisi de başkasına selâm vermeye ihtiyaç duyar. Hz. Peygamber (asm), sahabelerine “Size bir şey haber vereyim mi? Onu yaptığınızda birbirinizi sevesiniz” buyurur. Sahabeler de “Haber ver ya Resulallah!” derler. Hz. Peygamber (asm): “Selâmı aranızda yayınız” buyurur. Selâm en güzel bir iletişim aracıdır. İnsanları birbirine yaklaştırır. Kin ve düşmanlığı yok eder. Dargınlıkları ortadan kaldırır. Zaten bu fani dünyada insanların birbirlerine kin ve düşmanlık beslemelerinin hiç gereği de yok. Sadi Şirazi’nin dediği gibi ‘Dünya öyle bir meta değil ki bir nizaya, çekişmeye değsin.” Öyle ise ceviz kabuğunu bile doldurmayan meselelerden dolayı ehl-i imanın birbirine kin ve düşmanlıkları devam ettirmesine gerek yoktur. Sevgili Peygamberimiz (asm) “Size biri bir selâm verdiği zaman en güzeli ile mukabele edin” buyurur. Evet selâmı verirken içten, samimî olmak gerekir. Selâmı alan kimse de selâm veren kimseye bakarak, onun selâmına en güzel bir şekilde karşılık vermelidir. Dikkat edecek olursak, bu mübarek kelime sâyesinde olumsuzluklar ortadan kalkar. Çoğu kez haksız bir şekilde sû-i zan ettiğimiz insanlar bile, bize verdikleri bir selâm ile aramızdaki buzları eritir. Böylece İslâm kardeşliğinin ne derece önemli olduğunu anlarız. Öyle ise geliniz unuttuğumuz ve unutulduğumuz şu dünyamızda birbirimizi hatırlayalım. Yalnız olmadığımızı bilelim. Küçüklerimize, büyüklerimize, tanıdıklarımıza, tanımadıklarımıza selâm verelim. Kin, nefret ve düşmanlıktan uzak bir toplum oluşturalım. Barışalım, kardeş olalım, affedelim, sevelim sevilelim. Böylece yaşadığımız dünyanın daha geniş olduğunu görürüz. Sevmeyi bilenlere selâm olsun. Barışanlara selâm olsun. Kardeşliği yaşatanlara selâm olsun. Dostluğu paylaşanlara selâm olsun. Selâmı yayanlara selâm olsun. Hüda’ya tâbi olanlara selâm olsun. Allah’ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.
|
MEHMET ERBAŞ 30.12.2009 |
Camın ardındaki hayatlar
Bir camın ardından seyretmek hayatı, Dokunamamak ellerinle, hissedememek yüreğinle, Sadece hayal etmek ve hayatı bir pencereden seyretmek. Böyle bir şey olmalı, büyükşehir de çocuk olmak. Cam bir fanusun içinde, steril bir hayatı yaşamak. Gönlünce koşamadan, dizlerin bile kanamadan, Düşme riskine rağmen bir ağaca tırmanmadan, Bir ağacın tepesinde evcilik oynamadan, Ellerini ısırgan otlarına kaptırmadan, Kedilere bir hayvanat bahçesinde, Ancak gözlerinle dokunabildiğin, Bir çocukluğun ardından, fazla korunmuş bir zayıflıkla, Doludizgin bir yetişkinliğin içinde bulmak kendini Hazırlıksız ve deneyimsiz...
Özgürlük tutkusuyla doğar bir çocuk, Sonsuzluk ister, sonunu düşünmeden koşmak ister. Her bir şeye önce elleriyle, sonra yüreğiyle dokunmak ister. Hiç durmadan sürekli hareket etmek ister. Oysa ki büyük binaların arasındaki hayat, Hiç de harekete yer bırakmaz… Kocaman apartmanların içindeki küçücük yürekler ancak, Sınırları belli bir parka gittiğinde koşabilir. Özgürlüğü ilk defa koşarken fark eder insan, Kollarının arasından tutmaya çalışan rüzgârın inadına, Kapatıp gözlerini sürekli koşmak ister. Etrafı çevrili bir yerde ne kadar hissedilir ki bu duygu...
Bu dünyanın çocukları için hayatın temposu erken başlar, Sabahın serinliği içinde daha küçücükken kreşe giderler, Baba gibi annede çalışır, annede yorgundur buralarda, Annenin vicdanı, çocuğun bakışına saplanır da, Kimsenin sesi çıkmaz… İçindekileri dinlerse, yapamayacağını bilir annenin yüreği, Her sabah ağlar çocuk, gitmek zorunda olduğunu bilmesine rağmen İşe yaramadığını gördüğünde vazgeçer bağırmaktan, Orada arkadaşlarıyla oynar, sosyalleşir, becerileri gelişir de, Şu koşuşturmaca olmasa, Her sabah ve her akşam bir şeylere yetişme paniği, Hayat buralarda ne kadar da hızlıdır aslında, Bir sabah olur, bir akşam, Hızlı olduğu kadar, çabuk da tükenir buralarda ömür.
Buralarda çocukların her şeyi olur, Kıyafetler, oyuncaklar, boyalar ve renk renk kitaplar Güzel ve temiz elbiseler giymek güzel de “Hiç düşünmeden kirletebilsem” der çocuğun yüreği Annem her istediğimi alıyor da bana Keşke bu kadar yorulmasa, Bu kadar bıkkın olmasa bakışları... Eve geldiğimde bana kapıyı açsa ya da camda beklese, Bir de bana çikolatalı kek yapsa ne güzel olurdu.... |
BANU YAŞAR 30.12.2009 |