Hüseyin GÜLTEKİN |
|
Yaşlandıkça gençleşen adam |
Onun yaşantısında hiçbir menfilik, hiçbir olumsuzluk yok. Ümitsizliği, karamsarlığı akla getirecek, yılgınlığa, bıkkınlığa kapı aralayacak ne bir söz ne de bir hal ve davranış sudur etmez... İlerlemiş yaşına rağmen, onun şevkine, onun heyecanına gıpta etmemek mümkün değil. Neredeyse ömrünün kışını yaşamakta olan bu ağabey, hep çevresine şevk verir, heyecan verir. Söz, hal ve davranışlarıyla, şaka ve esprileriyle hep çevresindeki insanların ilgi odağıdır. Her yaştan, her huy ve meşrepten insanlarla mutlaka bir bağı, bir diyaloğu vardır onun. İlk defa tanıştığı, görüştüğü insanlarla dahi hemencecik samimî dostluk mesajları vererek, onunla adeta haşir-neşir olur. Her zeminde, her platformda hiç çekinmeden konuşur, düşüncelerini açıkça serdetmekten çekinmediği gibi, böyle bir tavır içinde bulunmaktan zevk alır. Gizli kapaklı hiçbir düşüncesi yoktur onun. Herkese karşı fikir ve düşüncelerinde açık ve şeffaftır o. Hak bildiklerini, doğru olduklarına inandıklarını her zeminde her zeminde dile getirmekten çekinmez. Bu konuda istemeyerek de olsa bazı fikir münakaşalarını göze alır. Tepeden tırnağa hep olumlu, pozitif bir yapıya sahip olan bu ağabeyin bu hali fıtrî olmakla beraber, bunda sürekli haşir-neşir olduğu kırmızı kaplı eserlerin de büyük payı olduğu kesin. Risâlelerdeki serapa müsbet, şevk, ümit veren derslerle iç içe olmanın yansımalarından olmalı ki yukarıda söylemeye çalıştığımız gibi, ilerlemiş yaşına rağmen, bu ağabeydeki zindelik ve heyecana imrenmemek mümkün değil. Ömür dakikalarının hemen büyük bir kısmını okumaya ve ibadete ayıran bu bahtiyar ağabeyin yaşantısı araştırılmaya değer bir yaşantı olsa gerek... Hemen hergün 100-120 sayfa Risâle, sayfa sayısını bilemediğimiz Kur'ân ve Cevşen okumaları... Teheccüd namazları ve kesintisiz beş vakit cemaatla namazlar... Ve yaz kış demeden Nurlu sohbetlere katılımla beraber, zaman zaman o yaşına rağmen gür ve doyurucu bir ses tonu ile ders okumaları... Kendisi ahir ömrüne kadar, son nefesine kadar bu güzel alışkanlıklarının böylece devam etmesini Yüce Allah'tan temenni ettiğini; Risâleleri, Kur'ân'ı, Cevşen-ül Kebiri okumadan, Nurlu sohbetlere katılmadan yaşayamayacağını; dolayısıyla bunlarla yapamayacak durumu düşünmektense ölümü tercih ettiğini söylüyor bu ağabey. Hayatının artık kışını yaşamakta olan bu ağabeyin nazar değmesin, ama sağlığına sıhhatine de diyecek yok. İlerlemiş yaşına rağmen çok nadir olarak doktora gittiğini, ilâç kullandığını biliyoruz. Çok az bir geliri olmasına rağmen, bu zamana kadar derd-i maişet sıkıntısı çekmediğini; kıt kanaat de olsa hiç kimseye muhtaç olmadan geçinip gittiğini söylüyor bu bahtiyar ağabeyimiz. Bu cevvaliyetinin, bu zindeliğinin nereden kaynaklandığını sorduğumuzda; kendisinden menkul bir şeyin bulunmadığını; olsa olsa Risâle-i Nur'un bir himmeti, bir kerameti olduğunu ifade ediyor. Bunu yarım asra yaklaşan bir süredir Risâle-i Nur'la tanışmanın, onları okuyup, elden geldiğince yaşamaya borçlu olduğunu söylüyor. Söylediklerine delil babından da: "Üstadımız demiyor mu ki; Risâle-i Nur'la meşguliyet kalbe sürur ve huzur verir. Üzüntü ve sıkıntıları izale eder. Rızıkta bolluk ve bereket olur... Geçimde sühulet meydana gelir..." diyerek yaşamakta olduğu hayat tazının sırr-ı hikmetini izah etmeye çalışıyor. Çevresi onu "yaşlandıkça gençleşen adam" diye tanımlıyor. Her ne kadar o "Ben artık yaşlandım. Belki çok yakında diyar-ı ahr'e göçeceğim... Artık ömrümün kışını yaşıyorum" dese de neşesinden, şevkinden, heyecanından, azminden, gayretinden hemen hiçbir şey kaybetmeyen bu ağabeyimiz gerçekten bir çok zamane gençlere taş çıkartan "yaşlandıkça gençleşen bir gençtir o..." 02.08.2009 E-Posta: [email protected] |