Türk Dil Kurumu’na göre “mütedeyyin” sözü “dindar”ı ifade ediyor. “Dindar”ın ne anlama geldiğini de isterseniz yine TDK’nın ‘Güncel Türkçe Sözlük’teki şekliyle aktaralım: “Din inancı güçlü, din kurallarına bağlı (kimse), mütedeyyin. “Kişi Adları Sözlüğü”ne göre de “dindar”ın anlamı şu: “Allah’a inanmış ve bağlanmış kimse.”
Herkesin bildiği basit ‘bilgi’leri niçin TDK sözlüğünden ya da sitesinden aktardık? Çünkü TDK, devletin bu işlerle görevlendirdiği bir kurumu. “Dindar”ın anlamını ‘tefsir’lerden aktarmış olsak belki birileri itiraz edebilir, “Bizim sözlüğümüzde başka anlamı var, biz başka şekilde anlıyoruz” diyebilirlerdi. Bu kişilerin, TDK sözlüğündeki mânâlara itiraz etmemeleri gerekir ve beklenir.
Genelkurmay Başkanının Salı günkü ‘yıllık değerlendirme toplantısı’nda yaptığı konuşma, geçmiş konuşmalardan epey farklıydı. Elbette bu tesbitlere katılmayanlar olduğu gibi, katılanların olması da tabiîdir. İki saate yakın devam eden konuşmada ‘doğru’ tesbitler de vardı, itiraz edilmesi gerekenler de.
Ama temelde bir noktaya dikkat çekmek lâzım: Muhtevası ne olursa olsun, bir genelkurmay başkanının konuşmasının ‘haber kanalları’nın tamamından canlı olarak yayınlanması, Türkiye’nin demokrasi yolunda daha çok yol kat etmesi gerektiğini gösterir. Dikkat edilirse, siyasî partilerin ‘kongre’lerine bile neredeyse bu kadar ‘ilgi’ gösterilmiyor. Bazıları belki bu duruma da ‘sevinir,’ fakat ‘muâsır medeniyet seviyesi’ne ulaşmış ülkelerde böyle bir uygulamanın olduğunu söylemek mümkün değildir.
Genelkurmay Başkanı konuşmasında, “Halkın mütedeyyin kesimiyle bir problemimiz yok” anlamında beyanlarda bulundu. Zaten böyle olması lâzım ve böyle olmasını da arzu ederiz. Ancak bu durumun ‘sözde’ değil de ‘özde’ böyle olması da beklenir. Bu sebeple ‘mütedeyyin’ kelimesinin TDK’daki anlamını aktarmaya çalıştık. Mütedeyyin demek, “din inancı güçlü, din kurallarına bağlı (kimse)” ise, o halde İslâmın emir ve yasaklarını yerine getirenler niçin dışlanıyor? “Öyle bir şey yok, kimse dışlamıyor” demek mümkün mü?
Ya ‘mütedeyyin’ sözünden ne anlaşıldığı ayrıca izah edilsin, ya da TDK’daki tarif ve tanımın gereği yerine getirilsin. YAŞ kararıyla ve yargısız olarak ordudan uzaklaştırılanların varlığı ortada iken, bu tarif ve tanıma uyulduğu söylenebilir mi?
“Mütedeyyin” ifadesi, geçmişte “İnançlara saygılı lâiklik” sözünü ortaya atan dönemin başbakanı Bülent Ecevit’i hatırlattı. Ecevit, bir yandan “28 Şubat süreci”nde alınan kararları uyguladı, bir yandan da bu sözü tekrarladı. Oysa 28 Şubat sürecinde meselâ çocukların Kur’ân öğrenmesi yasaklandı. İlköğretim 5. sınıfı bitirmeyen çocukların Kur’ân öğrenmesini engelleyip, bir yandan da ‘inançlara saygılı lâiklik’ten söz etmek ne derece inandırıcı olabilirdi. Nitekim inandırıcı olmamıştı.
TDK’daki ‘mütedeyyin’ tarifinde buluşuluyorsa, lüften bu tarifin gereği yapılsın. “Mütedeyyinlere saygı” sözde değil özde olsun!
16.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|