Kabul etmek gerekir ki, ‘düzlüğe çıkmak için’ sadece kanunların değiştirilmesi yetmez. Onunla birlikte ve belki de daha önce ‘uygulama’ların düzelmesi gerekir. Yoksa ‘çok iyi kanun’lar olsa dahi, kötü yorum ve uygulamalar neticesinde insanları canından bezdirebilir. Nitekim, geçmişte meşhur olan TCK 301, 312 ve benzeri maddelerde yapılan ‘iyileştirme’ler, istenen neticeyi vermemişti.
Değil son aylar, son yılların kalıcı gündem maddelerinden olan “yeni ve sivil bir anayasa” hazırlanması konusuna da böyle yaklaşmak gerekiyor. Aralıklarla gündeme gelmesine rağmen bir türlü ‘1980 ihtilâl anayasası’ndan kurtulamadık. Mevcut anayasanın, millete rağmen işbaşına gelen ihtilâlciler tarafından hazırlatıldığını ısrarla gündemde tutmak lâzım. Çünkü insanoğlu ‘unutma’ hastalığına yakalandığı için bu konu hep unutuluyor. İhtilâlin üzerinden neredeyse 30 yıl geçmiş olması da bu unutmayı teşvik ediyor. Konuyla özel olarak ilgilenmeyen kaç gencimiz, mevcut anayasanın bir ihtilâl anayasası olduğunu bilebilir? ‘Resmî tarih’e bakılırsa bu anayasayı halkın yüzde 92’si ‘evet’ oyu vererek kabul etmiş. ‘Gerçek tarih’e de belki rakam olarak bu neticeye itiraz etmez; fakat bu ‘evet’in mecburî bir ‘evet’ olduğunu da bilir! Kesin olan şudur: 1980 İhtilâl Anayasası millete zorla, baskı ile, aldatma ile dayatılmış ve kabul ettirilmiştir! Bu iddianın en kesin delili de şudur: Gerek hazırlandığı dönemde ve gerekse halkın oyuna sunulduğu dönemde ‘1980 ihtilâl anayasası’nı tenkit etmek yasaktı. Bu yasağa uymayan gazete ve dergilerin kapatıldığına da yine tarih şahittir. Bu kesin bilgilere rağmen hâlâ “Bu anayasayı halk yüzde 92 ‘evet’ oyuyla onaylamıştır, kabul etmiştir. O halde bu meşrudur” denilebilir mi?
Hazırlanışı, kabul ettirilişi ve uygulaması sebebiyle Türkiye’ye yıllar kaybettiren mevcut ihtilâl anayasasından bir an önce kurtulmak gerekir. Bir yandan bu ihtiyacı dile getirirken, bir yandan da; ‘ilm-i siyaset’i bilmeyen bazı siyasetçilerin “daha iyisini yapacağım” derken mevcut ve problemli ihtilâl anayasasını arattıracak bir anayasa yapma ihtimalinden de korkuyoruz! Geçmişte yapılan bazı değişikliklerin, ‘kötü’yü arattığına şahit olanlar haksız sayılmaz. Bu bakımdan hem yeni ve sivil bir anayasa yapılsın diyoruz, hem de “Aman ha! Daha kötüsü yapılmasın” diye duâ ediyoruz.
Bilhassa işin ehli olanların üzerinde ittifak ettiği bir konu var: Mevcut anayasa ile Türkiye’nin devam edebilmesi mümkün değildir. Bir an önce bu ihtilâl anayasasından kurtulmalıyız.
O halde bu yolun tercih edilmeyip, geçmiş yıllarda yapıldığı gibi ‘kısmî değişiklik’lerin tercih edilmesinin sebebi, gayesi nedir? Bu anayasanın temeli sağlam olmadığı için, üzerinde yapılacak tadilat, tamirat ve ‘makyaj’ın derde çare olmayacağı görülsün.
“Ne yapalım. Bu günkü TBMM aritmetiği sebebiyle köklü bir değişiklik yapamayız. O halde ‘makyaj’ yapalım” demeyi haklı bulmuyoruz. Bu yola tevessül edilirse, ‘daha kötü’ neticeler ortaya çıkabilir.
Yapılması gereken, milletin verdiği yetkiye dayanarak Türkiye ve dünya şartlarına uygun; sivil ve demokrat bir anayasa yapmaktır. Hal ve gidişe bakılırsa bunu yapmak da ‘demokrat misyon’a nasip olacak. Yoksa, hayal mi gördüm?
11.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|