Cevher İLHAN |
|
Rusya’nın İslâm dünyasıyla musâlâhası… |
Rusya’nın düzenlediği “Rusya ile İslâm Dünyası; İstikrar İçin Ortaklık” konferansı, Bediüzzaman’ın bundan bir asır önce, Tiflis’te verdiği haberin yeni bir müjdesi. 1910 yazında Divân-ı Harb-i Örfi’deki beraatinden sonra İstanbul’dan Karadeniz yoluyla Batum üzerinden Van’a giderken uğradığı Tiflis’te Şeyh Sanan tepesinde Bediüzzaman’ın Rus polisiyle muhaveresindeki müjdeler bir bir tezâhür ediyor. Gerçek şu ki Bediüzzaman’ın daha Çarlık Rusyası döneminde “Şu perde-i müsdebidâne (istibdat rejimi) yırtılacak, takallüs edilecek (büzülecek-eğilecek), ben de gelip burada medresemi yapacağım” cevabının maddî ve mânevî anlamları tek tek tahakkuk ediyor. (Sünûhat, 82-84) Moskova’da gerçekleşen ve binden fazla katılımcının yer aldığı uluslararası konferansa Bediüzzaman’ın talebelerinden Mustafa Sungur’un Rusya Devlet Başkanı Medvedev tarafından resmen dâvet edilmesi ve Rusya Müftüler Konseyi Başkanı Gaynuddin’in, 23 milyon Müslümanın yaşadığı Rusya ile İslâm dünyasının ilişkilerinin gelişmesinin dünyanın yararına olduğunu belirterek, “Rusya, İslâm dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır” demesi, Rusya’nın İslâm dünyasına yakınlaşması siyasetinin içtimaî dersinde açıkça okunuyor. Ve bundan 58 yıl önce haber verdiği, “Rus da dinsiz kalamaz, geri dönüp Hristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlakı (dinsizliği) kıran ve hak hakîkate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi iknâ eden Kur’ân ile bir musâlâha veya tâbî olabilir. O vakit dörtyüz milyon (şimdi iki milyara yakın) ehl-i Kur’ân’a (Müslümanlara) kılınç çekemez” ikinci müjdesinin mânâsı tecelli ediyor. (Emirdağ Lâhikası, 311)
BARIŞ VE DOSTLUK ZEMİNİ Bu tablo, Bediüzzaman’ın, “Sefâhet ve dalâlette bozulmuş ve İsevî dininen uzaklaşmış, Deccal gibi birtek gözü taşıyan kör dehâsı ile çürük ve esassız esaslarıyla menfaatinden başka bir şey görmeyen” diye tanımladığı, “ikinci bozuk Avrupa’ya” karşı Asya ufkunda İslâm’la ve Müslümanlarla barış bir dostluk zemini oluşturuyor. (Lem’alar, 167-172) Doğrusu, Rusya’nın özellikle yine bir komplo olduğu ortaya çıkan “11 Eylül saldırıları”nın ardından Yahudi lobilerince azdırılan ve tamamen bir Yahudi projesi olan “medeniyetler çatışması” tezini boşa çıkarıp İslâm âlemine yakınlık duyması, Putin’in ülkesinde birlik bağı gördüğü Müslüman nüfusunu temsilen İslâm Zirve Konferansına katılması, Bediüzzaman’ın geçen asrın başlarındaki beyânını daha baştan tasdik ediyor. İslâm Konferansı Teşkilâtı gözlemci üyesi olan Rusya’nın konferansa en üst seviyede “İslâm dünyasının ortağı” olduğu, ortaklık ve diyalogun İslâm âlemi ve dünyanın barış ve refahına hizmet edeceği mesajlarının, sözkonusu “mânevî müjde”nin siyasî pratik altyapısını hazırladığını gösteriyor. Tıpkı Putin gibi Medvedev’in de Moskova Merkez Camiini ziyaretinin ardından katıldığı konferansta, bir zamanlar inkârcılık cereyanın en azılı taûnlarından biri olan komünizme merkezlik etmiş “Kremlin’in, İslâm dünyası ile kurulacak bağlar”dan bahsetmesi ve bunun milyonlarca Müslümanın yaşadığı Rusya’nın uluslararası alanda gücünü arttıracağını” anlatması, Bediüzzaman’ın “sulh-u umûmî” dediği dünya barışı ve “selâmet-i amme” dediği güvenlik içinde maddî ve mânevî-insanî kalkınma ve refahın ümit işâretlerini veriyor…
“RUSYA, İSLÂM DÜNYASININ BİR PARÇASI”NIN ANLAMI… Aslında Rusya Parlamentosu alt kanadı Duma Başkan Yardımcısı ve Liberal Demokrasi Partisi Başkanı Şarkiyat uzmanı Jirinovski’nin “besmele” çekerek yaptığı konuşmada, fevkalâde yararlı bulduğu konferansın adını,“Rusya-İslâm Dünyası” yerine, “güney sınırı direkt İslâm dünyasına açılan bir pencere olan ‘Rusya, İslâm dünyasının bir parçası” düzeltmesi, Rusya’nın İslâm dünyasıyla “musâlâhası”nın anlamını açıklıyor. Rusya’nın İslâm dünyası ile hiçbir sorunu olmadığına dikkat çekip, Rusya ve İslâm dünyasının karşıya kaldıkları problemlerin, ABD-İngiltere ve İsrail ekseninde, hegemonya ve çıkarları için dünyayı ateşe veren emperyalist Batı’dan kaynaklandığını belirtmesi, Müslüman dünyanın zulüm, katliam, işgal ve tâlân projelerine mukabil insanî ortaklığın temel dinamiklerini deklâre ediyor. Jirinovski’nin “Rusya ve İslâm dünyasının zengin tabiî kaynakları Batı dünyasını korkutuyor. O yüzden başımıza belâ açıyorlar. Onlar bize demokrasiyi empoze etmeye çalışıyor. Ama kendileri Türk-Kürt, Sünnî-Şiî çatışmalarını körüklüyor, Kafkasya’da ortalığı karıştırıyorlar. Petrolümüz ve doğal gazımız olduğu sürece başımızın üstünde tehdit oluşturacaklar. Irak ve Afganistan’ın durumu ortada. Geriye İran kaldı. İsrail de artık saldırı kararı aldı” Rusya’nın İslâm dünyasıyla işbirliği alanını ve umdelerini ortaya koyuyor. Bazı Müslüman geleneklerini beğendiğini kaydederek, “İçkiye karşı amansız mücadele çok hoşuma gidiyor, darısı ülkemizin başına” demesi ise, Rusya’nın “imdat!” çağrılarıyla ahlâkî çöküşe ve sefahete karşı çârenin İslâm inancında, ıslâhın Kur’ân ahlâkında olduğunun ve Müslümanlardan yardım talebinin itirafı oluyor… Rusya, İslâm âlemine musâlâha elini uzatıyor; imanî-İslâmî hizmetleri bekliyor… 29.09.2009 E-Posta: [email protected] |