Faruk ÇAKIR |
|
Tarihe yalan söyletenler utansın! |
Çocuklarımıza öğretilen tarih bilgisi her zaman tartışmalı olmuştur. Daha ilk öğretim birinci sınıfta başlayan bu yanlış tercih, üniversite bitene kadar devam eder. Hemen her yıl öğrenciler ders başı yapınca bu konular bir şekilde gündeme gelir ve “Aman ders kitaplarında yer alan yanlış bilgiler düzelsin” diye temenniler dile getirilir. Kısmen düzeltmeler yapılmış olsa da gönül huzuruyla “Tamam çocuklarımız doğru dürüst tarih bilgisi öğreniyorlar” diyebilecek durumda değiliz. Elbette sözünü ettiğimiz konular maddî tarih hataları değil. Söz konusu olan, tarihte yaşanan hadiseleri yorumlama konusundaki hatadır. En başta dedelerimizi karalamak gibi bir hatayı—son yıllarda düzelmeler olsa da—devam ettiriyoruz. Hâliyle “Avrupa uzaya giderken bizim dedelerimiz kağnı arabası sürüyordu” gibi bir yanlış kanaat, gençlerimizin sukut-u hayâle uğramasına ve gelecek için ümitvar olmasına set çekiyor. Peki gerçekler öyle mi? Şu kadarını söyleyelim ki, sahip çıkmadığımız ‘dedelerimiz’den meselâ İbn-i Sina’nın tıp ilmi konusunda yazdığı eserler uzun yıllar Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Bizimkiler ise bu bilgiyi bile çocuklarımızdan itina ile gizlemişler! Kimse “Hayır, gizlemedik” demesin! Çünkü bu basit bilgiyi bile okullarda okuduğumuz ‘tarih kitapları’ndan değil, okul dışında okuduğumuz kitaplardan öğrendik! Geçen yıl çocuklarımıza okutulan ders kitaplarında ihtilâller ‘resmen’ övülüyordu. Kamuoyunda yükselen tepkiler üzerine bu yanlıştan geri adım atıldı, ama hâlâ başka yanlışlar yapılıyor. Meselâ, ‘’İlköğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük’’ dersi 8’inci sınıf ders kitabının ‘’Türkiye’ye yönelik tehditler’’ bölümünde, bölücü unsurların faaliyetleri, irticâî faaliyetler vs. konularında bilgiler veriliyormuş. (AA, 28 Eylül 2009) Bu bilgiler arasında yer alan ‘irtica faaliyetleri’ konusu çok su götürür. Hatırlıyorum, lise yıllarımızda bize de benzer ‘bilgi’ler verilmişti. Hatta bu bilgiler sinevizyon eşliğinde öğrencilere dikte ettiriliyor ve “irticaî faaliyetler”den bahsedilirken de geçmiş yıllarda çekilen “Kur’ân öğrenen öğrenci, çocuk döven cami hocası” görüntüleriyle destekleniyordu. “İrticaî faaliyet” denince Kur’ân öğrenen, namaz kılanların görüntüsünün geterilmesi tesadüf müdür? Bu konuların ders kitaplarında yer alması, iyi niyetli olmayan eğitimciler için inançlı insanları rencide etme fırsatı doğurabilir. Bu da ‘sosyal barış’a darbe vurur. Kur’ân öğrenen ve namaz kılanları ‘mürtecî’ gibi gösteren bir anlayışa, namaz kılan bir öğrenci itiraz etse ne olacak? İşte size bir fitne konusu... Türkiye’yi idare edenler tez elden akıllarını başlarına almalı ve ders kitaplarındaki yanlışlar sebebiyle yeni fitnelerin çıkmasına engel olmalıdır. Yıllardan beri istismar edilen ‘irtica/mürteci’ konuları ya ders kitaplarında yer almamalı ya da alıyorsa doğru dürüst anlatılması temin edilmeli. Gerçek irticanın ‘inançlara saygısızlık olduğu’ anlatılabilmeli. “Yakın tarihi anlatıyoruz” diyerek, tarihin magazin malzemesi yapılması tuzağına da düşülmemeli. Bu konudaki her yazıyı olduğu gibi bunu da bir temenni ile bitirelim: Tarihe yalan söyletenler utansın! 29.09.2009 E-Posta: [email protected] |