Faruk ÇAKIR |
|
Tehlike titreşim gönderdi! |
Öyle bir tehlike ile karşı karşıyayız ki, bu düşmanı mağlûp etmek için ‘dünya savaşı’ ilân edilse yeridir. “Dünyanın barışa yöneldiği günümüzde bu tehlike de neyin nesi?” diyenler olabilir. Aslında bu sorunun cevabı çok basit: Karşımızda ‘sanal’ bir âlem var ve bu başta çocuklarımız olmak üzere hepimizi ciddî olarak tehdit ediyor. Gerçi tehlikenin adı ‘sanal âlem’ ama inanın tehlike hiç de sanal değil. Az ya da çok hepimizi ilgilendiren, hepimizi tehdit eden bir tehlike ile karşı karşıyayız. Geçmişte televizyon yayınlarının sebep olduğu yıkımların daha büyüklerini yaşama ihtimâli var. Tekrar olacak, ama şunu en başta ifade edelim: Televizyon gibi internet imkânını da doğru şekilde kullanmak ve ondan istifade etmek mümkündür. Fakat gerçekçi olalım: Doğru şekilde kullanılması ‘teknik’ anlamda mümkün olan TV’yi bu yönde ne kadar kullanabiliyoruz? Elbette istense ve arzu edilse TV’ler kâinat kitabını okumak için bir vesile ve vasıta olabilir. Olabilir, ama olabiliyor mu? Nasıl ki bu soruya ‘oluyor’ demek mümkün değilse, ‘sanal âlem’in de mümkün olduğu hâlde ‘iyiye’ kullanılabildiğini söylemek mümkün değildir. Uzun süredir gündemde olan bu tehlike hakkında aileleri uyaran Anadolu Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Esra Ceyhan şöyle demiş: ‘’Aileler, çocuklarının internet başında geçirdikleri zamanı ve hangi amaçla kullandıklarını sürekli olarak denetlemelidir.’’ Elbette doğru ve haklı bir ikaz, ama şöyle bir durum daha var: Anne ya da babalar, çocuklarını denetleyebilmeleri için kendileri internet ya da TV’nin başından kalkabilmeli! Gecesini ve gündüzünü TV başında geçiren veliler, çocuklarını kontrol edebilirler mi? Etseler, tesirli olur mu? “Ne yapalım, internetsiz mi kalalım?” diyenler olabilir. Keşke mümkün olsa da internetin tehlikelerinden kendimizi ve çocuklarımızı koruyabilsek. Ama hiç değilse tehlikenin farkına varalım ve elden geldiğince kendimizi ve ailemizi bu belâdan koruyalım. Hâl ve gidişe bakılırsa önümüzdeki yıllarda bu konuları daha fazla tartışacağız. Nasıl ki meselâ 20 yıl önce TV’yi muhabbetle kucaklayıp onu dost bilerek evlerinin baş köşesine yerleştirenler hata yaptıklarını anladı. Aynı şekilde ‘sanal âlem’e teslim olanlar da bu tavrın yanlış olduğunu anlayacaklar. 20 yıl önce evinde televizyon olmamak ‘aydın’larca ayıplanacak bir hâldi. Bugün ise “Ah, keşke bizde de TV olmasa! TV bizi esir aldı, muhabbeti ve komşuluğu öldürdü” diyen uzmanların sesine şahit oluyoruz. Aynen onun gibi muhtemelen yakın bir zaman sonra “Şu ‘sanal âlem’den, internet tuzağından kendimizi ve ailemizi nasıl muhafaza ederiz?” sorularına cevap aranacak. Bugünden yapmamız gereken şey, ‘sanal âlem’den gelen tehlike ‘titreşimi’nin farkına varmak ve tedbir noktasında geç kalmamak olmalı. Avrupa’da, Amerika’da ve Uzak Doğu’da ‘sanal tehlike’ bağımlılığı sebebiyle tedavi görenlerin varlığıyla ilgili haberler de duyuluyor. Tehlike bu kadar büyümeden, bugünden tedbir almak en iyisi. Keşke “Bize bir şey olmaz” demekle bu tehlikeyi savuşturabilsek... 22.09.2009 E-Posta: [email protected] |