Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Reformsuz olmuyor |
Son iki ayda Türkiye evvelâ “AKP ve Gülen’i bitirme planı” adıyla ortaya atılan “belge”yi, ardından Ergenekon hakim ve savcılarıyla ilgili olarak HSYK’da başından beri var olan ve yaz dönemi atama kararnameleri vesile yapılarak tırmandırılan krizi tartıştı. Gelinen noktadaki durum şöyle özetlenebilir: Söz konusu belgede imzası bulunduğu belirtilen Albay Çiçek sivil mahkeme tarafından 18 saatliğine tutuklandı ise de, netice olarak serbest. Dahası, Çiçek tam da HSYK’daki kilitlenmenin iyice kızıştığı bir noktada Ergenekon savcıları hakkında kurula suç duyurusunda bulundu. Sanırız, Adalet Bakanlığının “Halen inceleniyor” dediği 10 dilekçeden biri Albay Çiçek’e ait. Belge ise çoktan unutulup gündemden düştü. Gelinen bu nokta, Genelkurmay Başkanının söz konusu “belge” için yaptığı “kâğıt parçası” yorumu ve 2. Başkanın Çiçek’le ilgili olarak “Arkasındayız” beyanı ile birlikte değerlendirildiğinde, daha da düşündürücü bir hal alıyor. Bu hengâmede alel acele hazırlanıp Meclisten geçirilen ve Çankaya onayı ile yürürlüğe giren “askere sivil yargı” yasasına gelince: O da CHP tarafından götürüldüğü Anayasa Mahkemesinde, geçen haftaki kararla “esastan” görüşülecek. Bu kararı aldığı toplantıda, mayın kanunundaki bazı fıkralar hakkında verdiği “yürürlüğü durdurma” kararlarıyla, kanunun tamamını “uygulanamaz” hale getiren yüksek mahkeme, bakalım, “askere sivil yargı” kanunu için ne diyecek? İddia edildiği gibi anayasaya aykırı bulup iptal ederse hükümet ne yapacak? Anayasanın o maddesini de değiştirmeye mi çalışacak, yoksa evvelce diğer konularda yaptığı gibi işi “olur”una bırakıp, hiçbir şey olmamış gibi devam mı edecek? Gelelim, HSYK’da patlak veren krize.
Yargı ve sivilleşme reformu şart Kurulun yargı mensubu üyeleri adına yapılan ve Adalet Bakanlığına ağır eleştiriler yöneltilen açıklamada, Ergenekon dâvâsına bakan mahkeme başkanı ve üyeleriyle ilgili bir talepleri olmadığı belirtilirken, savcılara yönelik şikâyet ve suç duyurularının “hasıraltı” edildiği öne sürüldü. Bunun üzerine Bakanlık, şimdiye kadar yapılan 38 suç duyurusu ve şikâyetten 28’inin incelenip “yersiz” bulunduğunu, diğer 10 dosyanın ise halen incelenmekte olduğunu açıkladı. Dediğimiz gibi, Çiçek’inki de bunların içinde olmalı. Bu 10 dosyanın birinden dahi savcılar hakkında soruşturma ve takip gibi bir karar çıktığı takdirde, Ergenekon sürecini engellemek, sulandırmak, saptırmak isteyenler aylardır ısrarlı bir şekilde peşinden koştukları fırsatı yakalayabilirler. Savcılar hakkındaki şikâyet ve suç duyurularının, Bakanlık dışında ayrı bir teftiş heyetince incelenmesi talebinin de gündeme getirilmesi, hem Bakanlığa duyulan güvensizliğin, hem de istenen sonucu alma noktasındaki ısrarın işareti. Keza Ergenekon savcıları şimdilik yerlerinde bırakılırken, başlarına ikinci bir başsavcı vekili daha tayin edilerek, üzerlerindeki kontrol ve baskının daha da güçlendirilmesi de ayrı bir işaret. Bütün bunların yanında HSYK ile Bakanlığın karşılıklı olarak birbirlerini suçladıkları açıklamalar, o cenahtaki sıkıntıların aşılamadığını, aksine daha da artarak devam ettiğini gösteriyor. Benzer bir durum, YÖK’ün, mağdurlar cephesinde yeni ümitler uyandıran “katsayı uygulamasını kaldırma” kararı için de söz konusu. Yıllardır beklenen ve haklı olarak sevinçle karşılanan bir karardı bu, ama ne yazık ki Danıştay üzerinden yargı engeline takılma riskiyle karşı karşıya. Nitekim Sabih Kanadoğlu ve Tansel Çölaşan gibi isimlerin verdiği işaretlerin ardından, İstanbul Barosu iptal için Danıştay’a başvurdu bile. Sonuç: Özetlediğimiz gündem maddeleri ve geldikleri nokta, Türkiye’nin AB kritlerleri çerçevesinde kapsamlı bir yargı ve sivilleşme reformuna duyduğu şiddetli ihtiyacı çok daha net bir şekilde gözler önüne serdi. Sorunların palyatif, geçici, sıradan formüllerle çözülemeyeceğini de... 31.07.2009 E-Posta: [email protected] |