Nesiller boyu süren, ‘kanunsuz bir yasak’la karşı karşıyayız. Yasağı uygulayanların ‘böyle bir problem yokmuş gibi’ davranması, mevcut yasağı gündemden düşürmüyor. Belki yasağın unutulması, bir yönüyle aşılmasına da vesile olabilirdi; ama mağduriyetler devam ettiği ve her mesele bir şekilde o ‘başörtüsü tartışması’na sürüklendiği için unutulmuyor, gündemden düşmüyor.
Son günlerde hararetle ‘yeni anayasa’ tartışması yapılıyor. Bu tartışmada da iş dönüp dolaştı ve ‘Başörtüsü yasağı kalksın mı, kalsın mı?’ noktasına odaklandı. Millet ekseriyeti bu konuda kararını çoktan vermiş: Başörtüsüne uygulanan yasak kalksın! Bu kanaat, yapılan onlarca anketle de ortaya konuluyor.
Türkiye’nin önünü tıkayan ve ufkunu karartan bu yasağa her kademeden tepkiler geliyor. Anlamlı bir tepki de Yargıtay eski Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk’tan geldi. İstanbul Bağcılar Belediyesinin düzenlediği bir toplantıda konuşan Selçuk, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsü yasağı getirmediğini hatırlatıp, uygulanan yasağın ‘kanunsuz’ olduğunu ‘yetkili bir isim’ olarak ilân etmiş. Selçuk, “Bence çok yanlış bir uygulamanın içinde Türkiye. Üniversite hocalarının bu yanlışın içinde olmalarını şaşkınlıkla seyrediyorum. Neden? Çünkü, dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir mahkemenin kararının gerekçesi bağlayıcı değildir. Sadece hüküm fıkrası vardır. Orada var mı, yasak yok. Anayasa Mahkemesi’nin gerekçesinde türbandan bahsedilebilir. Ondan bundan bahsedilebilir. Sadece hüküm fıkrası bağlayıcıdır” demiş. (Milli Gazete ve Yeni Şafak, 30 Eylül 2007)
Selçuk sözlerine şöyle devam etmiş: “Uygulama yanlıştır. Başörtüsü yasağı diye bir şey yoktur. Anayasa Mahkemesi daha sonra ‘başörtüsünün serbestliği anlamına gelmez’ diye bir laf etti. Bu yanlıştır. O da gerekçedir, bağlamaz. Anayasa Mahkemesi’nin başkanlarından biri çıktı, ‘Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeleri de bağlayıcıdır’ dedi. Onun buna yetkisi yoktur. Bunu bilim söyler, sen söyleyemezsin. Hiçbir ülkede, ‘gerekçe bağlayıcıdır’ diye ve bilimsel kitaplarda da bir söz bulamazsınız. Tam tersini söyler. Yanlış yapıyorlar. YÖK de yanlış yapıyor, üniversiteler de yanlış yapıyor. Ben bundan dolayı şaşkınlık içindeyim. Bu üniversitelerde hukukçular var. Hadi ziraat mühendisi bilmeyebilir, tabip bilmeyebilir. Niye bu konuda hukukçuların sesi çıkmıyor?” (agg)
Selçuk’un değerlendirmelerinin gazetelerde yer aldığı aynı günde, “Yasak, dün anneyi mağdur etti, bugün kızını” başlıklı başka bir haber de yer aldı. Habere göre, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde okurken sömestr tatili dönüşünde okula giremeyen Ayşe Akbal, 24 sene sonra aynı şeyleri yeniden yaşıyor. Çünkü şimdi de kızı ‘başörtüsü yasağı sebebiyle mağdur edilmiş’ durumda. “Türkiye’de çeyrek asırda birçok şey değişti, düzeldi. Sadece bizim hayatımızı derinden etkileyen bu yasak değişmedi” diyor çifte mağdur edilmiş anne... (Zaman, 30 Eylül 2007)
Biz de Yagıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk gibi “Niye bu konuda hukukçuların sesi çıkmıyor?” diye soralım ve bir temennide bulunalım: Anneler ve kızları mağdur edildi, bari ‘torun’ları mağdur edilmesin!
02.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|