Günün Tarihi 29 Eylül 1730
Selahaddin–i Eyyübî kumandasındaki İslâm ordusu, Taberiye'de (Suriye'nin sâhil şehri) karşıladığı Haçlı ordusunu darmadağın ederek ağır bir mağlubiyete uğrattı.
Eyyübî, bu muzafferiyetten sonra hiç zaman kaybetmeksizin, Kudüs'ü fethetmek üzere sefer hazırlıklarına başladı.
Kudüs'te kanlı işgal yılları
Kudüs, Hz. Ömer'in 638'deki Yermuk Zaferinden sonra önemli bir İslâm beldesi oldu.
Bu statü, asırlarca aynen devam ettirildi. Ne var ki, 460 sene sonra, yani 1099 yılında yaşanan I. Haçlı Seferi neticesinde, Kudüs Müslümanların hakimiyetinden çıktı, Hıristiyanların eline geçti.
Hemen bütün Avrupa devletlerinin mânen gözdesi haline gelen Kudüs'te bir Hıristiyan Krallığı kuruldu.
Kudüs'te 88 yıl süren bu krallık zamanında, Müslüman ahaliye yapılmayan baskı, zulüm, işkence kalmadı. Defalarca katliâm yapıldı. Bölgede bir tek Müslüman kişi bırakılmamacasına çok zalimane bir politika izlendi.
Bu feci durum, hemen bütün Müslüman yöneticileri rahatsız etti. Ancak, aradan on yıllar geçmesine rağmen, hiçbir ordu ve lider Kudüs üzerine gitmeyi ve burayı yeniden fethetmeyi göze alamıyordu.
Tâ ki, "Şark'ın en güzel sultanı" Selahaddin Eyyübî tarih sahnesine çıkıncaya kadar...
İman ve azmin zaferi
Selahaddin–i Eyyübî, Selçukluların Halep Atabeyi olan Nureddin Zengi'nin sıradan bir komutanıydı.
Ancak, kısa zaman içinde sergilemiş olduğu bir takım kahramanlıklar, onu en gözde bir komutan durumuna getirdi.
Henüz 31 yaşındayken, hem Suriye birliklerinin komutanlığına, hem de Melik ünvanıyla (1169) Mısır vezirliğine atandı.
Mısır'daki Şiî–Fatımî hakimiyetine son verdi ve bu büyük İslâm diyârının veziri oldu.
Nureddin Zengi, 1174'te vefat etti. Yerine geçen oğlu ise, henüz çocuk denecek bir yaştaydı.
Sultan Selahaddin, ilk etapta ona bağlılığını ilân etmeyi düşündü. Ancak, daha sonra bu fikrinden vazgeçerek istiklâliyetini duyurdu.
1174’ten 1186’ya kadar Suriye, Mezopotamya, Filistin ve Mısır’ı da içine alan büyük İslâm coğrafyasındaki hakimiyetini pekiştirdi.
Selahaddin, bu zaman zarfında, kendi şahsî hayatını da öylesine değiştirip disipline etti ki, onu yakından tanıyan hemen herkesi şaşkına çevirdi. Len Paul isimli bir yabancı düşünürün onun hakkındaki tesbitleri şöyledir:
"Artık Selahaddin kendi şahsı ile ilgili olan şeylerde bir düzenlemeye girdi. Hayat prensiplerini sertleştirdi. O her zaman muttakî ve haramdan sakınan biri idi, ama şimdi bunu daha da katılaştırdı. Dünya zevk ü sefasını, eğlenceleri ve rahat bir hayat yaşama arzularını tamamen terk etti. Kendi davranışlarına, hareketlerine daha katı kurallar koydu. Arkadaşlarına karşı iyi bir örnek oldu. Bütün çalışmalarını, güçlü bir devlet kurmaya yoğunlaştırdı. Nitekim bir yerde şöyle dedi: “Allah bana Mısır’ı verince anladım ki, Filistin’i (Kudüs’ün fethini) de vermeyi nasip etmiştir.
"O zamandan itibaren Selahaddin’in amacı, ölünceye kadar İslâm’a hizmet etmek, onu galip kılıp zafere eriştirmek oldu ve kâfirlere karşı cihad etmeye söz verdi.” (İslâm Önderleri Tarihi, Ebu’l-Hasan en-Nedvi, Kayhan Yayınları, c. 1, s. 342.)
Evet, iman ve azmin elinden bir şey kurtulmuyor.
Özellikle Mısır'ın hakimi olduktan sonra hayatına yeni bir çeki düzen veren Selahaddin, takvâ üzere yaşamayı, hakkâniyet ve adâlet üzere hükmetmeyi ve bütün kuvvetiyle İslâma hizmet etmeyi, hayatının en büyük ve değişmez gayesi haline getirdi.
Bu haliyle giriştiği hemen bütün mücadeleleri büyük bir muzafferiyetle kazanmaya muvaffak oldu.
İşte, Kudüs'un fethi de, bu büyük muvaffakiyetlerden biridir.
Kudüs'e doğru
Sadece Kudüs ve Filistin'de değil, Ortadoğu coğrafyasının birçok merkezinde (Trablus, Akka, Nasırıye, Taberiye, Beyrut...) yerleşmiş ve buralarda hakimiyet tesis etmiş olan Haçlılarla Müslümanlar arasında devam eden 88 yıllık sürtüşme ve çekişme, nihayet 1187 senesinde bitme noktasına geldi.
Bölgede güçlü bir İslâm devletini (Eyyübî Devleti) kurmaya muktedir olan Sultan Selahaddin, Haçlıların ihlâl etmiş oldukları ateşkes (mütareke) anlaşmaları sebebiyle, bunların tek tek hesabını sormaya yöneldi. Bu arada kazandığı ve kısmen kaybettiği bazı çarpışmalar oldu.
Suriye'nin Taberiye şehrindeki büyük karşılaşmada ise, birleşik Haçlı kuvvetleri Sultan Selahaddin'in karşısında dize geldi. Düşman orduları perişan bir vaziyette dağıldı.
Hiç vakit kaybetmeyen Sultan Selahaddin, vargücüyle Kudüs'e yüklendi.
İslâm ordusunun morali gayet yüksekti. Bu sebeple, kendilerinden kat be–kat kalabalık olan Haçlı ordusunu burada da kesin bir mağlubiyete uğrattı. Kudüs'ü fethetti ve 88 yıl aradan sonra burayı yeniden bir İslâm şehri haline getirdi. (Bu statü, 1917'ye, yani Birinci Dünya Savaşı sonlarına kadar aynen, 1947'deki İsrail işgaline kadar da kısmen korunabildi.)
Yarın:
Kudüs fethinin Avrupa'daki yankıları ve öfke dolu III. Haçlı Seferi
02.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|