Bu hafta köşemizde bir okuyucu mektubu var. İmza: İsmail Aksoy. Okuyalım:
Geçmişten bugüne uzanan dostluklarımız vardır hepimizin. Kendisinden vefa beklediğimiz ve bizden sadakat beklenen dostluklar unutulmuyor kolay kolay…
İşte benimkisi böyle bir dostluk. Delikanlılık çağlarımda heyecanla tanıştığım ve bugüne kadar birbirimizi terk etmediğimiz, unutulmaz hatıralarla birbirimize anlatacağımız çok şeylerin yaşandığı bir serüven, bir ömür, ideal, bir mefkûre... Korunmaya ve ebedî arkadaşlığa dönüştürmeye değer bu dostluk, tiryakilik mertebesini de aşan bir duygu yoğunluğuna sahne oldu bir ömür boyu omuz omuza. Geceler gündüzlere veda etti, ama biz asla...
Çünkü o ehl-i haktan ve hakikatten biri… Elinden bal yenecek bir dost…
O, hep Kur’ân’ın bayraktarlığını yaptı. Hep düşmanımın düşmanı oldu. Mürüvvetkârâne muâşeretimiz prensibimiz oldu. Dostluğun iktiza ettiği ‘’merdâne vaziyet’’ içinde olduk. Mert, ciddî ve cesur bir dost olarak hep yanıbaşımda oldu. ‘’Fâni bir müştaka ve zâil bir dosta’’ ikimiz de razı olmadık.
O, benim için bir alem, bir bayrak, bir meş’âle oldu. O bir okul, o bir ekol, o bir bilge… Ağzı dualı, alnı secdeli…
Onun neşrettiği kitaplar vasıtasıyla, müdürü bulunduğum Öğretmen Lisesinin kütüphanesi şenlendi, öğrencilerimiz gerçek okuma bayramlarına ve kitap okuma zevkine kavuştular. Bu durum, bakanlık müfettişlerince de bir ‘’kültür inkılâbı’’ olarak tutanaklara geçti.
Gerçi onunla dostluğumuz başıma çok belalar açmadı değil. Dâvalar, soruşturmalar birbirini takip etti. Ama teselli eden ve yanıbaşımda olan yine o oldu.
Bazen firak acıları yaşadık. Aramıza engeller koymak istediler, ama ayıramadılar.
Bazen kaş çattığım dönemler olmadı değil. Vasat çizgisinden sakın taviz verme diye. Şu an elimde onun hediye ettiği Mushaf-ı Şerifle mukabele okuyor, onun imsakiyesiyle vakitlerimi tanzim ediyorum.
Şükürler olsun o âlemlerin Rabbine ki, çocuklarıma ve dahası torunlarıma hayatımın şeref madalyasını bir gazi edasıyla miras bırakıyorum.
O, bizim evde hep oldu. Şeref misafiri olarak değil, evimizin ayrılmaz bir parçası, Kur’ân nurlarının dellalı, ilâncısı, müdafii olarak… Otuz beş yıllık aile nüfus kütüğüne kayıtlı bir isim olarak...
O,’’bahtının miftahı meşveret ve şûrâ’’ olan YENİ ASYA ve onun şahs-ı manevîsi, kutlu ve mübarek kervanın bahtiyar yolcuları…
***
Hediyelerimiz okuyucuya ulaştı
Birbirinden değerli eserleri hediye ettiğimiz kültür kampanyamızın bir önceki hediyesi olan Safahat’ın dağıtımı tamamlandı.
M. Ertuğrul Düzdağ’ın kontrolünde neşre hazırlanan, İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un bu muhteşem eseri okuyucularımızın büyük ilgisiyle karşılanmıştı. Safahat’ı teşkil eden yedi kitabın tam metni ile, Şairin Safahat dışında kalmış bazı şiirlerinin de derlendiği eserin giriş kısmında, Âkif’in Ertuğrul Düzdağ tarafından kaleme alınmış geniş bir hayat hikâyesi yer alıyor.
Öte yandan kupon neşri sürmekte olan Kur’ân-ı Kerim de okunan her harfine binlerce sevap yazılan Ramazan’la birlikte okuyucularımıza ulaştı. Hâlâ Kur’ân’larını alamamış okuyucularımız varsa, en yakın büro ve temsilciliklerimize ya da dağıtıcılarına başvurarak hediyelerine kavuşabilirler.
01.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|