Ankara’da onca mesele arasında “din dersleri” ve “başörtüsü”ne kilitlenen yeni anayasa tartışmaları devam ederken, içte ve dışta bir dizi gündem birikti.
Hükûmet ve parti yöneticilerinin aksi açıklamalarına rağmen, Başbakan Erdoğan’ın, “Ortada henüz tartışmaya açılan bir metin yok” çıkışı, çalışmaları tavsattı. Peşinden Amerika seyahati, anayasa tartışmalarını gölgede bıraktırdı, Türkiye’nin gerçek gündemini dağıttı....
Aslında kamuoyu, başta anayasa olmak üzere Amerika ziyareti öncesi Türkiye’nin önüne konulan iç ve dış emr-i vakileri daha yeterince tartışmadan, birçok nevzuhur konuyla karşı karşıya kaldı... Daha önce Erdoğan’a “cesâret ödülü” veren Amerika’daki Yahudi lobisinin önde kuruluşlarının “Ermeni soykırımı” iddialarına açıkça katılmaları...
Tam bu esnada, uzun yıllar Amerikan ekonomisini yönlendiren Amerikan Merkez Bankası iski başkanı 81 yaşındaki “saygın isim” Alan Greenspan’ın şok açıklamaları...
Greenspan’ın, Amerika’nın Irak’ı işgalinin beşinci yılında, Bush’un “demokrasi ve özgürleştirme” gerekçesini resmen yalanlaması. “Irak savaşı petrol içindi” demesi. Belki de, daha vâhim olan “İsrail’in çıkarları, bölge hâkimiyeti ve Büyük Ortadoğu Projesi”ni perdelemek için...
* * *
Keza Amerika ve Avrupa’da birçok gazete ve televizyonun sahibi olan Robert Murdoch’un, TGRT’yi satın alıp Fox Tv’ye çevirdikten sonra, şimdi de TMSF’nin elindeki Sabah ve atv ihâlelerine iştahlanması... Yahudi medya patronunun, bu sâikle “iftar”da yanında oturduğu Türkiye Başbakanı’na, “Karizmatik bir lider olduğunuz kadar yakışıklısınız da” demesi. Ve bu “medhi”nin mâlum medyada “Erdoğan gerçekten yakışıklı mı?” diye manşetlere çekilmesi...
Yine, Irak savaşı öncesinde destek istemek için Fransa’ya giden Bush’un, dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’a, “Ortadoğu’da Ye’cüc ile Me’cüc harekete geçti, bana yardım et” dediğinin ortaya çıkması.
“İsrail’e hizmeti Tanrı tarafından kendine tevdi edilmiş bir görev” bilen Evanjelist Bush’un, Afganistan ve Irak’ı işgal edip bir milyondan fazla insanın katledildiği katliamlarla, ülkeleri talan edip yakıp yakmasıyla, Kur’ân’ın da haber verilen “Ye’cüc ve Me’cüc”ün işlevini görmesi...
Barzani’nin, “Irak artık asla Bağdat tarafından yönetilen bir devlet olmayacak; ülke üç, dört ya da beş bölgeye bölünebilir” sözüyle, işgalin hedefinin Irak’ı parçalamak olduğunu pervâsızca ilân etmesi...
En son ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasî İşler Müsteşarı Nicholas Bruns’un, “İran’a uygulanan yaptırımlara kaktı sağlamak için, Ortadoğu ve Asya ülkeleriyle işbirliğine Türkiye üzerinden başlama plânı” çerçevesindeki İstanbul ve Ankara temasları. KKTC’den dönen Cumhurbaşkanı Gül’ün ayağının tozuyla Bruns’la görüşmesi...
En dehşetlisi ise, Türkiye’yi Müslüman komşusu İran’la savaşa ortak etmek için taşların döşenmesi. New York’ta “dünyada yaşayan liderler arasında İsrail ve İran’la köklü ilişkileri birlikte yürüten yegâne lider” nitelemesiyle Erdoğan’a övgüler yağdıran Hilary Clinton’un açık açık, “Amerika sanki İran’la savaşa hazırlanıyor. Bush çok yanlış yapıyor. Bu arada ihtiyacımız olan ülke, Türkiye” demesi... İngiliz The Sunday’ın, Bush yönetiminin İran’da bombalamak için iki bin merkezin belirlendiğini yazması...
* * *
Ve özellikle, Eylül’ün ilk haftasında İsrail’in sekiz adet F-15 ve F-16 uçağının Suriye’nin Türkiye sınırına yakın tesislerine “nükleer malzeme” iddiasıyla bombalaması... ABD işbirliğiyle 250 kiloluk bombaları atan İsrail uçaklarının, dönüşte uçakların menzil arttırmak için kullandıkları iki yakıt tankını Hatay’ın sınır bölgesine bırakması...
Mesela, İsrail’in bu son Suriye’ye saldırısı üzerindeki sır perdesi de henüz kalkmış değil. İsrail, gereği yokken neden Türkiye hava sahasını kullandı? İddia edildiği gibi Telaviv, Ankara’dan “hava sahasını kullanma yetkisi” aldı mı; niçin?
İsrail neyi bombaladı? Golan tepeleri üzerinden geçmek varken neden yakıt tanklarını Türkiye topraklarına, tepemize bıraktı? Bu bir İran’la savaş provası mı idi?
Sonra İsrail, hiçbir açıklamada bulunmadı ve Dışişleri Bakanı Babacan sâdece “izâhat istedikleri”ni söylemekle yetindi; Ankara konuyu örtbas etti; niçin? Ve en önemlisi, İsrail ve ABD İran savaşına Türkiye’yi de mi katmak istiyor?
Bütün bunları yanı sıra, içte anayasa taslağının akıbeti, 21 Ekim’de 11. Cumhurbaşkanı’nı seçmek maksadıyla yapılacak anayasa referandumu etrafında yazılan senaryolar...
Bütün bunlar şüphesiz yeni yasama döneminde, bayramdan sonra tek tek Türkiye’nin gündemine girecek ve tartışılacak...
01.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|