Türkiye'nin genel gidişatına baktığımızda, geçmişte de sâbıkalı olan bazı kişi ve kuruluşların, ülkeyi adım adım bir yüksek gerilim ortamına doğru sürüklemeye çalıştığını görmekteyiz.
Bu kesim, hemen her durumdan ve her gelişmeden bir vazife çıkarmanın hevesi içinde görünüyor.
Üzerlerine hiç vazife olmadığı konularda bile, büyük bir iştahla meydana atılıyor ve ahkâm üstüne ahkâm kesiyorlar.
Ne yazık ki, tekelci medya grupları da, bunların yaptıklarına çanak tutuyor. Bazıları da onlara cesaret verici, teşvik edici, hatta yer yer kışkırtıcı neşriyatta bulunuyor.
Askerî cenahın tavrında ise, tereddüt ve soru işaretleriyle dolu yaklaşımlar günden güne artıyor. Bilhassa, protokollerdeki tavır ve davranışlarda dikkat çekici bir değişim var. Hoşnutsuzluk, memnuniyetsizlik hâli, hemen her hadisede kendini gösteriyor.
Haliyle, çanakçı medya da bunları abarta abarta nazara veriyor. Tâ ki, yükseltilen sun'î tansiyonun trendi aynen devam etsin, hatta durum gerçek bir "yüksek tansiyon"a dönüşsün.
Bizim müşahade ettiğimiz bu ve benzeri hususlar, daha başka dikkatli çevreler tarafından da fark edilmeye ve ufak ufak seslendirmeye başlandı.
Bakalım, genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimini geride bırakarak "sivil anayasa" taslağına son şeklini vermeye çalışan iktidar kanadı, bütün bu olup bitenler karşısında nasıl bir duruş sergileyecek ve nasıl bir irade beyanında bulunacak.
Asıl önemli olan budur.
Net ve muğlak ifadeler
Hürriyet'ten Ayşe Arman'ın sosyolog Şerif Mardin'le yaptığı röportaj, geçtiğimiz haftanın fikir gündemine damgasını vurdu.
Röportajda değişik konular ele alınıyor, bunlara dair fikirler serd ediliyor: "Mahalle baskısı" ne demek? Türkiye Malezya olur mu? İktidar partisinin karakteristik özellikleri. Laiklik, anayasa konuları. Türban/başörtüsü meselesi. Vesaire...
Prof. Mardin, "üniversitelerde başörtüsü yasağı" meselesi hariç, diğer bütün konularda ihtiyatlı, ihtimalli ve bir kısmında da gayet derecede muğlak konuşuyor. Dolayısıyla, değindiği konuları bir bakıma tartışmaya açıyor.
Mardin'in tartışma dışında bıraktığı ve yüzde yüz emin olduğu tek konu var; o da kendi ifadesiyle "türban" yasağıdır.
İşte, bu noktaya dair sözlerinin tamamı: "Bir tek bu türban meselesinin anti demokratik bir uygulama olduğu konusunda yüzde yüz eminim. Bu mesele, artık olguların toplanmasına ihtiyaç olmayan bir ahlâkî meseleye dönmüştür. Orada kararım net. Türbanlı öğrenciler üniversiteye girebilmeliler. Türban, benim kararımı verebildiğim nâdir alanlardan bir tanesi..." (Agg, 16 Eylül 2007)
Evet, Prof. Mardin'in gayet net bir şekilde söyledikleri ve üzerinde tartışmayı dahi abes gördüğü türbana (başörtüsüne) dair sözleri böyle.
Ama, siz gelin görün ki, laikçi geçinen kimi şahıs ve çevreler, bu noktayı görmezden gelerek ve üzerinde hiç durmayarak, nisbeten muğlak görünümdeki sözlerinin üzerine atladı ve sayın Mardin'in anlaşılır bazı sözlerini dahi adeta lastik gibi eğip bükerek, hatta yer yer çarpıtarak kendi kafalarındaki karanlık tabloları sergilemeyi tercih etti.
Bu durum, Türkiye'de bir "aydın hastalığı" olsa gerektir. Adamlar, işlerine gelen tarafa bakıyor veya baktırmaya çabalıyor.
Şerif Mardin, başka hiçbir konuda böyle "Yüzde yüz eminim" demediği ve sadece başörtüsü yasağı meselesinde bu ifadeyi kullandığı halde, onlar bunu görmezden/duymazdan geliyor ve bambaşka ummanlara yelken açıyorlar.
GÜNÜN TARİHİ 24 Eylül 1663
Uyvar Kalesinin fethi
Osmanlı tarihinde büyük bir bayram sevinci meydana getiren Uyvar Kalesinin fethi tamamlandı.
Sultan IV. Mehmed'in veziri olan Ahmed Fazıl Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Avusturyalılar'la yapmış olduğu büyük meydan savaşını kazandı ve Uyvar kale–şehrini teslim aldı.
Bu fetih hadisesi, Osmanlı toplumunda büyük bir sevinç ve memnuniyet havası meydana getirdi.
Evliya Çelebi'nin seyahatnâmesinde "Allah muin oldu fetheyledik Uyvarı" ifadesiyle ebcedî tarih düşürülen (Hicrî 1074) bu fetih hadisesi üzerine türküler söylendi, şiirler, destanlar yazıldı.
İşte o destanlardan biri. Şair Üsküdarî Ahmed, Uyvar'ın fethini şu mısralarla destanlaştırdı:
Görünüz kudretin Perverdigârın,
Cümleden üst etti Âl–i Osman’ı,
Müyesser eyleyüb fethin Uyvar’ın
Şâd ü handan etti Muhammed Hanı.
Koç yiğitler bayram deyu uyandı,
Cenge göğüs gerüb Hakk'a dayandı.
Şehid düşen kızıl kana boyandı,
Mesken edindi Bağ–ı Cenan'ı.
Ehl–i iman bir araya geldiler,
Bir vechile fetih olmaz bildiler,
Tedbir ile toprak sürüp aldılar,
Hamdülillah, fethettiler düşmanı.
Serden geçüp hû eyleyüp girince,
Kâfirleri din aşkına kırınca,
Din düşmanı böyle cengi görünce,
Sağ kalanlar istediler amanı.
Üsküdarî der ki, bağrı başının
Daim elin alır yere düşenin,
Zamanında Ahmed Fazıl Paşanın
Zannettiler tahtı Yusuf Kenan’ı.
24.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|